Mehmet GÜREL
Köşe Yazarı
Mehmet GÜREL
 

Gerisi gider...

Gerisi gider...   Öyle bir hale geldik ki, hep bir şeyleri arar olduk, birilerine kızıyoruz. Hiç bir şey bizi memnun etmezken gelecekten korkar olduk. Maalesef çoğu kez günümüzü de karamsarlıkla söylem üreterek geçirir hale geldik.   Peki ne yapıyoruz? Bizi bu karamsarlıklara iten şey nedir? Veya eksiğimiz nedir, neyi arıyoruz..?   İşte bunu yazmak istedim bu hafta, neyi aradığımızı ya da neyi bulursak mutlu ve dinç bir toplum olacağımızı düşündüm biraz...   Bazıları “Tekrar gel.”, “Nerdesin, sana çok ihtiyacımız var” diye ağıtlar yakar, şiirler yazar, dualar okur ülke kurucusu Ata’sına...   Kimileri de elinde döner bıçağı ile Kanuni’yi, Fatih’i, Yavuz’u, arar gözleri. Büyük umutlarla “Gelsinler de çıkalım sefere, alalım şu Viyana’yı gayrı.” diye iç geçirirler...   Sonra döndüm kendime “Akıllı, okumuş adamsın. Sen ne ararsın?” Diye sordum. Sonra da kalemimden bunlar döküldü, yazdım.   Bir de, en sona boş satırlar bıraktım. İsteyen de kendi aradığını, beklediğini yazsın diye...   .........   Aranıyor, aranıyor...   “Z Kuşağı, size neden -Oy moy yok- sloganını türetti..?” Sorusunu muhatabına soracak bir Muhabir...   “Çoklu Baro Sistemi, bu ülkenin adalet sistemine yapılmış bir ihanettir.” diye haykıracak bir Baro Başkanı...   “Ben zaten istediğimde Ayasofya’da namaz kılabiliyordum, ezan da okunuyordu, cami olması neyi, kime kazandırdı” sorgusunu yapacak bir Müslüman...   “Ne işimiz var 3 bin etkinlikle kutlamaya, Kenan Paşa bile yapmadı bunu, sen bu Cumhuriyetin kurulduğu günü, 29 Ekim’i neden 1 etkinlikle bile kutlamazsın” diye hüzünlenecek bir 15 Temmuz Gazisi...   “Kardeşim artık -Bu ülke nasıl kurtulur- diye sofralarda konuşmayacağım. Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir. Doğru yapılmışları, güzelleri de anlatacağım...” diye bir paylaşım yapacak ülke endişelisi...   “Arkadaşlar bu işler böyle gitmeyecek, biz önce kendimizi geliştirmeliyiz, öğrenmeliyiz. Mutlaka teknolojiyi yakından takip etmeliyiz. Mesleğimizin dünyadaki örneklerini öncelikli incelemeliyiz. Aksi takdirde gelecek nesiller bizi gömecekler...” nutkunu atacak aydın öğretmenler...   “Efendim, yatsılarda ve 15 Temmuz’da sela okuyalım mı?” Sorusuna, “İslam dini Hanefi mezhebinde Cenaze namazından önce minarelerden getirilen Salavat’tır. Sela’yı duyanların cenazeden haberdar olmaları ve  ölen kişinin arkasından dua okumaları için yapılan bir ritüeldir. Zaman içinde, Peygamberimizin ölümünden sonra, Emeviler tarafından Cuma namazlarından önce de Sela okunmaya başlanmıştır. Bunun anlamı  ise Peygamber Efendimizin ruhuna Cuma gününde dua edilmesidir. Son zamanlarda her fırsatta okunan Sela’lar, genel olarak 15.Temmuz kalkışmasında ölenler için olduğu söylense de, uhrevi kaygıları körüklemek, yeni, Emevi (şekilci) adetleri oluşturmak ve dinle ilgisi olmayan, kuralsız bir ananenin dinsel bir kimliğe kavuşturulması ve şekillendirilmesidir.   Oysa, 15 Temmuzda Şehitler için okunduğu söylenen Sela’nın bu topraklarda her gün her vakit okunması gerekir. Bu kadar tekrar değerini düşürür...” diye cevap verebilecek bir Diyanet İşleri Başkanı...   “Değerli çalışma arkadaşlarım, bunca yıl yaptığımız mücadelede maalesef bir fersah yol alamadım. Cumhuriyetin değerlerinin kaybedilmesi üzerine, partimin adını üst düzeyde doğru temsil edemediğim. Bunca yılda ülkemin gelişimi adına oluşan kayıplardaki sorumluluğumu kabul ediyor ve  parti başkanlığından istifa ediyorum.” diye basın açıklaması yapacak Muhalefet Partisi Başkanı...   “Siz ne derseniz deyin, ben artık dayanamıyorum. Bu iş iyice kötüye gidiyor. Tamam ilk başta anlaşabileceğim kişi gibiydiniz ama artık bu iş çok değişti. Yapılanlar Cumhuriyetimizin köküne kibrit suyu. Ben artık bu işte yokum...” diye haykıracak bir İttifak Partisi Lideri...   “Arkadaş ne bu iş..! İnsan bir çıkar sokağa. Biz ne yeriz, ne içeriz bir düşünür. Ben de isterim kızımın okumasını, oğlumun iş bulmasını. Hem ne o yüzlerce koruma. Benden mi korkuyon, yakınından mı..? Artık bu kadarı fazla. Alparslan da atam, Kanuni de ama 1923 te kurduk biz bu ülkeyi. Öyle kolaynan da değil hani. Atam sağolsun...” diye isyan edecek bir trol...   “Arkadaş, artık her şeyi de ben bilmeyeyim, biraz da bilinenleri, yapılanları öveyim. Sana ne, kim nasıl yönetiyorsa yönetsin şu ülkeyi. Sen cukkana bak. Boşveer...” diye hayıflanacak, yazmaya gücü olan bir mimar...   ......................................................... ......................................................... .........................................................   Gerisi, gider zaten...    

Gerisi gider...

Gerisi gider...

 

Öyle bir hale geldik ki, hep bir şeyleri arar olduk, birilerine kızıyoruz. Hiç bir şey bizi memnun etmezken gelecekten korkar olduk. Maalesef çoğu kez günümüzü de karamsarlıkla söylem üreterek geçirir hale geldik.

 

Peki ne yapıyoruz? Bizi bu karamsarlıklara iten şey nedir? Veya eksiğimiz nedir, neyi arıyoruz..?

 

İşte bunu yazmak istedim bu hafta, neyi aradığımızı ya da neyi bulursak mutlu ve dinç bir toplum olacağımızı düşündüm biraz...

 

Bazıları “Tekrar gel.”, “Nerdesin, sana çok ihtiyacımız var” diye ağıtlar yakar, şiirler yazar, dualar okur ülke kurucusu Ata’sına...

 

Kimileri de elinde döner bıçağı ile Kanuni’yi, Fatih’i, Yavuz’u, arar gözleri. Büyük umutlarla “Gelsinler de çıkalım sefere, alalım şu Viyana’yı gayrı.” diye iç geçirirler...

 

Sonra döndüm kendime “Akıllı, okumuş adamsın. Sen ne ararsın?” Diye sordum. Sonra da kalemimden bunlar döküldü, yazdım.

 

Bir de, en sona boş satırlar bıraktım. İsteyen de kendi aradığını, beklediğini yazsın diye...

 

.........

 

Aranıyor, aranıyor...

 

“Z Kuşağı, size neden -Oy moy yok- sloganını türetti..?” Sorusunu muhatabına soracak bir Muhabir...

 

“Çoklu Baro Sistemi, bu ülkenin adalet sistemine yapılmış bir ihanettir.” diye haykıracak bir Baro Başkanı...

 

“Ben zaten istediğimde Ayasofya’da namaz kılabiliyordum, ezan da okunuyordu, cami olması neyi, kime kazandırdı” sorgusunu yapacak bir Müslüman...

 

“Ne işimiz var 3 bin etkinlikle kutlamaya, Kenan Paşa bile yapmadı bunu, sen bu Cumhuriyetin kurulduğu günü, 29 Ekim’i neden 1 etkinlikle bile kutlamazsın” diye hüzünlenecek bir 15 Temmuz Gazisi...

 

“Kardeşim artık -Bu ülke nasıl kurtulur- diye sofralarda konuşmayacağım. Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir. Doğru yapılmışları, güzelleri de anlatacağım...” diye bir paylaşım yapacak ülke endişelisi...

 

“Arkadaşlar bu işler böyle gitmeyecek, biz önce kendimizi geliştirmeliyiz, öğrenmeliyiz. Mutlaka teknolojiyi yakından takip etmeliyiz. Mesleğimizin dünyadaki örneklerini öncelikli incelemeliyiz. Aksi takdirde gelecek nesiller bizi gömecekler...” nutkunu atacak aydın öğretmenler...

 

“Efendim, yatsılarda ve 15 Temmuz’da sela okuyalım mı?” Sorusuna, “İslam dini Hanefi mezhebinde Cenaze namazından önce minarelerden getirilen Salavat’tır. Sela’yı duyanların cenazeden haberdar olmaları ve  ölen kişinin arkasından dua okumaları için yapılan bir ritüeldir. Zaman içinde, Peygamberimizin ölümünden sonra, Emeviler tarafından Cuma namazlarından önce de Sela okunmaya başlanmıştır. Bunun anlamı  ise Peygamber Efendimizin ruhuna Cuma gününde dua edilmesidir. Son zamanlarda her fırsatta okunan Sela’lar, genel olarak 15.Temmuz kalkışmasında ölenler için olduğu söylense de, uhrevi kaygıları körüklemek, yeni, Emevi (şekilci) adetleri oluşturmak ve dinle ilgisi olmayan, kuralsız bir ananenin dinsel bir kimliğe kavuşturulması ve şekillendirilmesidir.

 

Oysa, 15 Temmuzda Şehitler için okunduğu söylenen Sela’nın bu topraklarda her gün her vakit okunması gerekir. Bu kadar tekrar değerini düşürür...” diye cevap verebilecek bir Diyanet İşleri Başkanı...

 

“Değerli çalışma arkadaşlarım, bunca yıl yaptığımız mücadelede maalesef bir fersah yol alamadım. Cumhuriyetin değerlerinin kaybedilmesi üzerine, partimin adını üst düzeyde doğru temsil edemediğim. Bunca yılda ülkemin gelişimi adına oluşan kayıplardaki sorumluluğumu kabul ediyor ve  parti başkanlığından istifa ediyorum.” diye basın açıklaması yapacak Muhalefet Partisi Başkanı...

 

“Siz ne derseniz deyin, ben artık dayanamıyorum. Bu iş iyice kötüye gidiyor. Tamam ilk başta anlaşabileceğim kişi gibiydiniz ama artık bu iş çok değişti. Yapılanlar Cumhuriyetimizin köküne kibrit suyu. Ben artık bu işte yokum...” diye haykıracak bir İttifak Partisi Lideri...

 

“Arkadaş ne bu iş..! İnsan bir çıkar sokağa. Biz ne yeriz, ne içeriz bir düşünür. Ben de isterim kızımın okumasını, oğlumun iş bulmasını. Hem ne o yüzlerce koruma. Benden mi korkuyon, yakınından mı..? Artık bu kadarı fazla. Alparslan da atam, Kanuni de ama 1923 te kurduk biz bu ülkeyi. Öyle kolaynan da değil hani. Atam sağolsun...” diye isyan edecek bir trol...

 

“Arkadaş, artık her şeyi de ben bilmeyeyim, biraz da bilinenleri, yapılanları öveyim. Sana ne, kim nasıl yönetiyorsa yönetsin şu ülkeyi. Sen cukkana bak. Boşveer...” diye hayıflanacak, yazmaya gücü olan bir mimar...

 

.........................................................

.........................................................

.........................................................

 

Gerisi, gider zaten...

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.