İsa ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
İsa ÖZTÜRK
 

Yuh Olsun Bize

YUH OLSUN BİZE Ülkemiz yangın yeri… Son bir haftadır çıkan orman yangınları gündemin en sıcak ve en üzücü hadiseleri..Binlerce hektar orman, binlerce hayvan, kaplumbağası, tavşanı,sincabı, börtü böceği, kuşu, yılanı cayır cayır yandı kavruldu. Evsiz barksız kalanlar oldu. Yangınla fedakârca mücadele ederken canını veren sivil vatandaşlar, görevli itfaiye erleri, orman işçileri acımızın tuzu biberi oldu acımızı kat be kat arttırdı. Yangınlarda hayatını kaybeden kişilere haklarımızı nasıl öderiz bilmiyorum.  Şehitlik makamına layık hepsi de. Allah mekânlarını cennet eylesin. Yaşadığımız bu zorlu günlerde konuşulacak o kadar çok şey var ki. Devletimizin işi o kadar zor ki.  Biri sönmeden bir başka bölgede başlayan yeni bir yangın... Nasıl ve nereye yetişeceksiniz? Söndürüyorsun, soğutuyorsun, ekipleri diğer bölgelere kaydırıyorsun soğuttuğun yerde aynı yangın tekrar başlıyor. Allah devletimize zeval vermesin, güç kuvvet versin. Meteoroloji tarafından verilen orman yangını riski uyarılarını göz ardı ettik, yeterince önlem almadık, yeterince hazırlıklı yakalanmadık, yeterince teçhizatlı ve hızlı olamadık. Ve geçen sene gündem olan,  bir nevi alarm veren yangın söndürme uçaklarının yetersizliği konusunda bir adım bile atmadığımız ortaya çıkmış oldu... İlk yapmamız gereken hızlıca ormandaki ateşle beraber yüreğimizin yangınını söndürmek. Yaraları sarmak ve sonrasında orman yangınlarını büyümeden önleme, söndürme ve yanan yerlerde rehabilitasyon çalışmalarına başlamak. Yanan bir ağaç yerine on fidan dikmek. Ormanları geri kazanabiliriz ama giden canları ve bozulan ekosistemi geri getirme şansımız maalesef yok. Eleştirelim, hesap soralım, liyakatsizliği sorgulayalım, istifa da isteyelim şapkamızı önümüze koyup nerde yanlış yapıyoruz konuşalım. Bunlar felaket sonrası ortaya dökülecek konular olmalı,  enine boyuna irdelenmeli ve çözüm yolları bulunmalı. Asıl ben şuradayım. Yaşanan felaket çok büyük ve çok acı. Neden bu ülke insanı doğal felaketler karşısında bile birlik beraberlik içinde olamıyor. Topyekûn olmamız gereken acı felaketler karşısında bile neden dimdik duramıyoruz? Sosyal medyada bazıları “Global Call, Help Turkey” paylaşımları yaparken bazıları “Strong”  paylaşımları yaparak bu felaket karşısındaki duruşlarında bile ayrıldıklarını göstermiş oldu.  Neden illaki tuttuğumuz partiye göre davranıyoruz? Neden özeleştiri yapamıyoruz? Acı da sevinçte bu ülke insanlarını birleştirici güçler olmalı. Neden birleşemiyoruz? Bu yanan ormanlar, üstündeki toprak, canlılar hiçbir partinin malı değil. Ortak değerlerimiz. Herkesin tasarruf hakkı var. Herkes hesap soracak. Herkes nedenini niçinini araştıracak. Felaket hala yaşanırken kin gütmenin, ayrımcılık yapmanın, nefret tohumları ekmenin kime ne faydası olur? Faydası olmayacağı kesin. Olan sadece ve sadece bizlere oluyor. Gün geçtikçe aramızdaki mesafeler artıyor, birbirimize kinimiz artıyor, düşmanlığımız artıyor. Boş hamasi nutuklarla bir yerlere varmaya çalışıyoruz ama bunlar ülkemize hiçbir şey kazandırmıyor. Sorunların çözümü noktasında fayda sağlamıyor. Bu ülke ne badireler atlattı, sıfırdan yokluktan yoksulluktan ne zaferlerle çıktı. Para yok dendi bulunur denildi, silah yok dendi alınır denildi, asker yok dendi her vatan evladı askerdir denildi. Çok şükür bu milletin sarsılmaz bir iman gücü vardı ve o iman gücünü birlik ve beraberlikle yoğurup Çanakkale’de dimdik düşman karşısında durdu ve Çanakkale geçilmez dedi..O iman gücü, birlik ve beraberlik  tüm Anadolu’yu işgal etmiş emperyalistleri İzmir^de denize döktü. O iman gücü birlik ve beraberlik 15 Temmuz’da darbe yapmaya yeltenen üç beş soysuz karşısında elinde bayrakla caddelerde tanklara karşı vatanını savundu. Neden böyle olduk? Bizi birbirimize sımsıkı bağlayacak hiçbir ortak değerimiz kalmadı mı? Siyaseti neden her şeyin öncesine koyduk? Neden sosyal medyada, sosyal hayatta birbirimizi vatan hainliğiyle bile suçlar olduk? O partili olalım bu partili olalım, fikrimiz ne olursa olsun eşimizi, dostumuzu, selamlaştığımız komşumuzu aynı görüşte olmadığı için neden aşağıladık? Neden üzdük, kırdık? Düğününde halay başı olacak da o komşun, cenazende tabutuna omuz verecek, arkandan bir Fatiha okuyacak olan da o komşun. Bizim öncelikli olarak birbirimize ve birlik olmaya ihtiyacımız var. Muğla’da arasözden hortumu omzunda sırtlayan ve İstiklal savaşında cepheye mermi taşıyan kadınla eşdeğer tutulan 19 yaşındaki Merve kızımızın tuttuğu parti, siyasi görüşü önemli mi? Marmaris’te yangın söndürme ekiplerine su taşırken canını veren kahraman genç Şahin Akdemir’in siyasi görüşünü biliyor muydunuz? Manavgat’ta canını veren orman işçileri Bergamalı Erdal ve Akhisarlı Yaşar’ın siyasi görüşlerini sorguladık mı? Tabi ki de hayır... Merve’de, Şahin’de, Erdal’da, Yaşar’ da biziz. Bizim insanlarımız… Ve bu ülke hepimizin… Yanan sadece ormanlar değil, insanlığımız da yanıyor.. Bir olalım, iri olalım, diri olalım... Bugün birlik olmayacağız da ne zaman birlik olacağız? Haa olamıyorsak da yuh olsun bize..   Sağlıkla kalın…        

Yuh Olsun Bize

YUH OLSUN BİZE

Ülkemiz yangın yeri… Son bir haftadır çıkan orman yangınları gündemin en sıcak ve en üzücü hadiseleri..Binlerce hektar orman, binlerce hayvan, kaplumbağası, tavşanı,sincabı, börtü böceği, kuşu, yılanı cayır cayır yandı kavruldu. Evsiz barksız kalanlar oldu. Yangınla fedakârca mücadele ederken canını veren sivil vatandaşlar, görevli itfaiye erleri, orman işçileri acımızın tuzu biberi oldu acımızı kat be kat arttırdı. Yangınlarda hayatını kaybeden kişilere haklarımızı nasıl öderiz bilmiyorum.  Şehitlik makamına layık hepsi de. Allah mekânlarını cennet eylesin.

Yaşadığımız bu zorlu günlerde konuşulacak o kadar çok şey var ki. Devletimizin işi o kadar zor ki.  Biri sönmeden bir başka bölgede başlayan yeni bir yangın... Nasıl ve nereye yetişeceksiniz? Söndürüyorsun, soğutuyorsun, ekipleri diğer bölgelere kaydırıyorsun soğuttuğun yerde aynı yangın tekrar başlıyor. Allah devletimize zeval vermesin, güç kuvvet versin. Meteoroloji tarafından verilen orman yangını riski uyarılarını göz ardı ettik, yeterince önlem almadık, yeterince hazırlıklı yakalanmadık, yeterince teçhizatlı ve hızlı olamadık. Ve geçen sene gündem olan,  bir nevi alarm veren yangın söndürme uçaklarının yetersizliği konusunda bir adım bile atmadığımız ortaya çıkmış oldu... İlk yapmamız gereken hızlıca ormandaki ateşle beraber yüreğimizin yangınını söndürmek. Yaraları sarmak ve sonrasında orman yangınlarını büyümeden önleme, söndürme ve yanan yerlerde rehabilitasyon çalışmalarına başlamak. Yanan bir ağaç yerine on fidan dikmek. Ormanları geri kazanabiliriz ama giden canları ve bozulan ekosistemi geri getirme şansımız maalesef yok.

Eleştirelim, hesap soralım, liyakatsizliği sorgulayalım, istifa da isteyelim şapkamızı önümüze koyup nerde yanlış yapıyoruz konuşalım. Bunlar felaket sonrası ortaya dökülecek konular olmalı,  enine boyuna irdelenmeli ve çözüm yolları bulunmalı. Asıl ben şuradayım. Yaşanan felaket çok büyük ve çok acı. Neden bu ülke insanı doğal felaketler karşısında bile birlik beraberlik içinde olamıyor. Topyekûn olmamız gereken acı felaketler karşısında bile neden dimdik duramıyoruz? Sosyal medyada bazıları “Global Call, Help Turkey” paylaşımları yaparken bazıları “Strong”  paylaşımları yaparak bu felaket karşısındaki duruşlarında bile ayrıldıklarını göstermiş oldu.  Neden illaki tuttuğumuz partiye göre davranıyoruz? Neden özeleştiri yapamıyoruz? Acı da sevinçte bu ülke insanlarını birleştirici güçler olmalı. Neden birleşemiyoruz? Bu yanan ormanlar, üstündeki toprak, canlılar hiçbir partinin malı değil. Ortak değerlerimiz. Herkesin tasarruf hakkı var. Herkes hesap soracak. Herkes nedenini niçinini araştıracak. Felaket hala yaşanırken kin gütmenin, ayrımcılık yapmanın, nefret tohumları ekmenin kime ne faydası olur? Faydası olmayacağı kesin. Olan sadece ve sadece bizlere oluyor. Gün geçtikçe aramızdaki mesafeler artıyor, birbirimize kinimiz artıyor, düşmanlığımız artıyor. Boş hamasi nutuklarla bir yerlere varmaya çalışıyoruz ama bunlar ülkemize hiçbir şey kazandırmıyor. Sorunların çözümü noktasında fayda sağlamıyor.

Bu ülke ne badireler atlattı, sıfırdan yokluktan yoksulluktan ne zaferlerle çıktı. Para yok dendi bulunur denildi, silah yok dendi alınır denildi, asker yok dendi her vatan evladı askerdir denildi. Çok şükür bu milletin sarsılmaz bir iman gücü vardı ve o iman gücünü birlik ve beraberlikle yoğurup Çanakkale’de dimdik düşman karşısında durdu ve Çanakkale geçilmez dedi..O iman gücü, birlik ve beraberlik  tüm Anadolu’yu işgal etmiş emperyalistleri İzmir^de denize döktü. O iman gücü birlik ve beraberlik 15 Temmuz’da darbe yapmaya yeltenen üç beş soysuz karşısında elinde bayrakla caddelerde tanklara karşı vatanını savundu.

Neden böyle olduk?

Bizi birbirimize sımsıkı bağlayacak hiçbir ortak değerimiz kalmadı mı?

Siyaseti neden her şeyin öncesine koyduk?

Neden sosyal medyada, sosyal hayatta birbirimizi vatan hainliğiyle bile suçlar olduk?

O partili olalım bu partili olalım, fikrimiz ne olursa olsun eşimizi, dostumuzu, selamlaştığımız komşumuzu aynı görüşte olmadığı için neden aşağıladık? Neden üzdük, kırdık?

Düğününde halay başı olacak da o komşun, cenazende tabutuna omuz verecek, arkandan bir Fatiha okuyacak olan da o komşun.

Bizim öncelikli olarak birbirimize ve birlik olmaya ihtiyacımız var.

Muğla’da arasözden hortumu omzunda sırtlayan ve İstiklal savaşında cepheye mermi taşıyan kadınla eşdeğer tutulan 19 yaşındaki Merve kızımızın tuttuğu parti, siyasi görüşü önemli mi?

Marmaris’te yangın söndürme ekiplerine su taşırken canını veren kahraman genç Şahin Akdemir’in siyasi görüşünü biliyor muydunuz?

Manavgat’ta canını veren orman işçileri Bergamalı Erdal ve Akhisarlı Yaşar’ın siyasi görüşlerini sorguladık mı?

Tabi ki de hayır...

Merve’de, Şahin’de, Erdal’da, Yaşar’ da biziz.

Bizim insanlarımız…

Ve bu ülke hepimizin…

Yanan sadece ormanlar değil, insanlığımız da yanıyor..

Bir olalım, iri olalım, diri olalım...

Bugün birlik olmayacağız da ne zaman birlik olacağız?

Haa olamıyorsak da yuh olsun bize..

 

Sağlıkla kalın…

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.