İsa ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
İsa ÖZTÜRK
 

Sepetteki Yengeçler

Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında sepet içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Sepetin üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak pek çok yengeç varsa biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır.  Tek yengeç kapaksız sepetten rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır. Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Yengeçler kıskaçlarını birbirlerinin başarısızlığı adına kullandıkları için bir sepet kapağına da ihtiyaç kalmayacaktır. Sonunda kimse kazanamaz..   Toplumuzun en büyük hastalıkları haset, çekememezlik ve kıskançlık.. İnsanın yaradılışından bugüne insanın fıtratında olan insanlıkla beraber var olmuş, devirler değiştikçe içinde hapsolduğu insanı da ele geçiren habis bir duygu..   Hz. Adem babamızın ve Hz. Havva anamızın oğulları Habil ve Kabil'i bile birbirine düşüren, sonunda Kabil'in kardeşi Habil'i öldürmesine yol açan kıskançlık ve çekememezlik duygusu..   İnsanın kendini tanıması için başkalarıyla kıyaslama yapmak gibi bir ihtiyacı var, haliyle doğasında kıyas yapma olduğu içinde bunun neticesinde çekememezlik ve kıskançlık duyguları ortaya çıkıyor. Ben başaramıyorsam sen de başarma, ben sahip olamıyorsam sen de sahip olma şeklinde tezahür eden güç savaşında kullanılan en etkili silahlar.. Kendimizi sorgularsak kişilik olarak bizler ne durumdayız? Bu habis duyguyu nasıl köreltebiliriz ya da nasıl yok edebiliriz? Kanımca bu duyguyu yok etmek pek mümkün değil gibi gözüküyor, insan ne kadar bastırırsa bastırsın bu duyguyu mental ve duygusal anlamda yok edemiyor galiba.. İllaki kalıntıları her daim bizimle birlikte yaşıyor..   Yengeçler toplum hayatımızın her alanında kıskaçlarını bilemekte.. Küçük kız kardeşinin hayallerini baltalayan bir abla da görebildiğiniz gibi diyete ya da spora başladığınızda karşınıza geçip “Üç güne bırakırsın bak, yapamazsın sen, sıkılırsın” diyen arkadaşınızda da görebilirsiniz.   Başarı kıstasımızı başkalarıyla değerlendirmememiz gerekiyor, hedefimiz ve odaklanmamız gereken nokta kendimizi geliştirmek ve yaptığımız işte dünden bugüne üzerine ne kattığımızı sorgulamak olmalı.. Kendi verimliliğimizin ve sağladığımız artı değerlerin muhasebesini yapmamız gerekir. Başkasıyla girmiş olduğumuz yarışta türlü olasılıklarla karşılaşabiliriz. Kişiye odaklanıp motive olarak onu geçebiliriz de.. Ama başarı olarak gördüğümüz bu olay bizi boşluğa düşürebilir ve tüm motivasyonumuzun kaybolmasına yol açabilir.. Halbuki motivasyon kaynağı ve referansı kendimizi görseydik her gün kendimizin daha iyi bir versiyonu olmak için çaba sarf etmiş olurduk. Kendimizi motive edip daha iyiye ve verimliliğe ulaştığımız zaman yarışta geride kalmış olsak bile her gün kendimizi aşmış olurduk..   Kendimizi yükseltmek için başkasının ayağından tutup aşağı çekemeyiz.. Onun adı başarı değildir artık. Bir başkasının neleri başardığını bir kenara bırakın, siz neleri başarabilirsiniz onun cevabını arayın.. Kendinizi geçmek adına verdiğiniz savaşı eninde sonunda kazanırsınız ve bunun “hazzı” bambaşka olur.    Sepetin içinde yalnız değiliz, hepimiz aynı sepetteyiz. Motivasyonumuzu sağlayıp insanların saygısını kazandığımızda, kendimize olan özgüven ve özsaygımızı yükselttiğimizde, hedefe doğru kimseye aldırmadan emin adımlarla koştuğumuzda diğer “yengeçlerden” kurtulduğumuzu görebiliriz. Sepetin kapağının daima açık olduğunu göz önünde bulunursak kumsala ulaşmamız zor olmayacaktır. Kıskaçlarımızı yalnızca daha yükseğe tırmanmak için kullanmak dileklerimle..   Günün Sözü: “Dilenciler milyonerleri değil, kendilerinden daha fazla para toplayan dilencileri kıskanırlar.” (Bertrand Russell)   Sağlıkla kalın.. NOT : Yazılarımı takip eden, kendisi küçük ama okuma azmi ve Fenerbahçe sevgisi çok büyük ilköğretim öğrencisi okuyucum Melih Aras Kalay..Dilerim ömrün güzellikler içinde geçsin.. Okumaktan ve araştırmaktan sakın vazgeçme..Öpüyorum gözlerinden.. Kütahya'dan Tavşanlı'ya kucak dolusu selamlar..

Sepetteki Yengeçler

Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında sepet içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Sepetin üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak pek çok yengeç varsa biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır.  Tek yengeç kapaksız sepetten rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır. Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Yengeçler kıskaçlarını birbirlerinin başarısızlığı adına kullandıkları için bir sepet kapağına da ihtiyaç kalmayacaktır. Sonunda kimse kazanamaz..

 

Toplumuzun en büyük hastalıkları haset, çekememezlik ve kıskançlık..
İnsanın yaradılışından bugüne insanın fıtratında olan insanlıkla beraber var olmuş, devirler değiştikçe içinde hapsolduğu insanı da ele geçiren habis bir duygu..

 

Hz. Adem babamızın ve Hz. Havva anamızın oğulları Habil ve Kabil'i bile birbirine düşüren, sonunda Kabil'in kardeşi Habil'i öldürmesine yol açan kıskançlık ve çekememezlik duygusu..

 

İnsanın kendini tanıması için başkalarıyla kıyaslama yapmak gibi bir ihtiyacı var, haliyle doğasında kıyas yapma olduğu içinde bunun neticesinde çekememezlik ve kıskançlık duyguları ortaya çıkıyor. Ben başaramıyorsam sen de başarma, ben sahip olamıyorsam sen de sahip olma şeklinde tezahür eden güç savaşında kullanılan en etkili silahlar.. Kendimizi sorgularsak kişilik olarak bizler ne durumdayız? Bu habis duyguyu nasıl köreltebiliriz ya da nasıl yok edebiliriz? Kanımca bu duyguyu yok etmek pek mümkün değil gibi gözüküyor, insan ne kadar bastırırsa bastırsın bu duyguyu mental ve duygusal anlamda yok edemiyor galiba.. İllaki kalıntıları her daim bizimle birlikte yaşıyor..

 

Yengeçler toplum hayatımızın her alanında kıskaçlarını bilemekte.. Küçük kız kardeşinin hayallerini baltalayan bir abla da görebildiğiniz gibi diyete ya da spora başladığınızda karşınıza geçip “Üç güne bırakırsın bak, yapamazsın sen, sıkılırsın” diyen arkadaşınızda da görebilirsiniz.

 

Başarı kıstasımızı başkalarıyla değerlendirmememiz gerekiyor, hedefimiz ve odaklanmamız gereken nokta kendimizi geliştirmek ve yaptığımız işte dünden bugüne üzerine ne kattığımızı sorgulamak olmalı.. Kendi verimliliğimizin ve sağladığımız artı değerlerin muhasebesini yapmamız gerekir. Başkasıyla girmiş olduğumuz yarışta türlü olasılıklarla karşılaşabiliriz. Kişiye odaklanıp motive olarak onu geçebiliriz de.. Ama başarı olarak gördüğümüz bu olay bizi boşluğa düşürebilir ve tüm motivasyonumuzun kaybolmasına yol açabilir.. Halbuki motivasyon kaynağı ve referansı kendimizi görseydik her gün kendimizin daha iyi bir versiyonu olmak için çaba sarf etmiş olurduk. Kendimizi motive edip daha iyiye ve verimliliğe ulaştığımız zaman yarışta geride kalmış olsak bile her gün kendimizi aşmış olurduk..

 

Kendimizi yükseltmek için başkasının ayağından tutup aşağı çekemeyiz.. Onun adı başarı değildir artık. Bir başkasının neleri başardığını bir kenara bırakın, siz neleri başarabilirsiniz onun cevabını arayın.. Kendinizi geçmek adına verdiğiniz savaşı eninde sonunda kazanırsınız ve bunun “hazzı” bambaşka olur. 

 

Sepetin içinde yalnız değiliz, hepimiz aynı sepetteyiz. Motivasyonumuzu sağlayıp insanların saygısını kazandığımızda, kendimize olan özgüven ve özsaygımızı yükselttiğimizde, hedefe doğru kimseye aldırmadan emin adımlarla koştuğumuzda diğer “yengeçlerden” kurtulduğumuzu görebiliriz. Sepetin kapağının daima açık olduğunu göz önünde bulunursak kumsala ulaşmamız zor olmayacaktır. Kıskaçlarımızı yalnızca daha yükseğe tırmanmak için kullanmak dileklerimle..

 

Günün Sözü: “Dilenciler milyonerleri değil, kendilerinden daha fazla para toplayan dilencileri kıskanırlar.” (Bertrand Russell)
 

Sağlıkla kalın..

NOT : Yazılarımı takip eden, kendisi küçük ama okuma azmi ve Fenerbahçe sevgisi çok büyük ilköğretim öğrencisi okuyucum Melih Aras Kalay..Dilerim ömrün güzellikler içinde geçsin.. Okumaktan ve araştırmaktan sakın vazgeçme..Öpüyorum gözlerinden.. Kütahya'dan Tavşanlı'ya kucak dolusu selamlar..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.