İsa ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
İsa ÖZTÜRK
 

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

   NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE   Türk'üm, doğruyum, çalışkanım. Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; Açtığın yolda, Kurduğun ülküde, Gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.              Ne Mutlu Türk'üm Diyene..   Yıllarca Gazi Kemal İlkokulunda karda, yağmurda üzerimde siyah önlükle şanlı Bayrağımızın önünde gururla haykırarak yukarıdaki versiyonunu okudum. Ne kadar coşkuyla vurgulu okursak öğrenci grubu da o kadar coşkulu eşlik ederdi. O günden bugüne ne değişti peki? Türklüğümüzden mi vazgeçtik? ki burada kastedilen Türk kimliği 783.562 km²  vatan toprağında ve dünyada yaşayan Türk ırkının üst kimliğidir. Bahsedilen etnik kökenleri ayıran faşist bir kimlik değil aksine Kürt, Çerkez, Laz, Gürcü tüm vatandaşlarımızı kapsayan bir kimliktir. Doğru muyuz? Çalışkan mıyız? Küçüklerimizi koruyabiliyor muyuz? Büyüklerimizi sayabiliyor muyuz? Saygılı mıyız?  El üstünde tutabiliyor muyuz? Yurdumuzun doğal güzelliklerini, zenginliklerini, tarihi ve kültürel değerlerini, havasını, suyunu, denizini, gölünü, çölünü seviyor, koruyor muyuz? Ülkemizin dünya ülkeleri arasında yükselen bir yıldız olması için, insanların refah seviyesinin artması için gereken çabayı gösteriyor muyuz? Atatürk’ün kurduğu ve “Onu yüceltecek ve yükseltecek sizsiniz” diyerek emanet ettiği Cumhuriyete sahip çıkıyor muyuz? Maalesef bunların çoğunu yerine getiremiyoruz.. Çocuklarımızın genç dimağlarına nakış nakış işlenecek ve hayatları boyunca unutmayacakları bu ilkelerin ne zararı olabilir ki? Bundan kim, neden rahatsızlık duyabilir? Varlığımız Türk varlığına armağan oluyor mu peki? Evet, tabiî ki de… Tarih boyunca Türk’ün birliğine dirliğine kast edenlere karşı nasıl dimdik durduysak, nasıl kanımızın son damlasına kadar çoluk çocuk kadın erkek mücadele ettiysek yakın zamanda 15 Temmuz’da da varlığımızı Türk varlığına armağan ettik. Andımız Türk’ün varlığıdır, var olma çabası ve geleceğidir. Andımız; Göktürk’lerin kitabesidir, Ergenekon’dan çıkışta Börte Çine kurttur, Malazgirt’te Alparslan’ın elindeki kılıçtır, Karadan gemileri denize çeken levendin alnındaki terdir, Ulubatlı Hasan’ın surlara diktiği bayraktır, Mohaç’ta atının üstünden yere düşen Türk’ün gömleğindeki kandır, Bin yıllık yurdumuz Anadolu’dur, Yunus Emre’dir, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Pir Sultan Abdal’dır, Ayağında çarıkla Allah Allah nidalarıyla Conkbayırı’nda, Gelibolu’da Türk’ün süngüsüdür, Şehit 15’lidir, 57. alaydır, Boğazda dalga dalga al bayraktır, Cepheye mermi taşırken öküz ölünce kendini kağnıya koşan Elif’tir, 215 kg. top mermisini sırtlayıp gıkı çıkmayan Seyit Onbaşıdır, Aziziye tabyalarında Nene Hatundur, Sarıkamış’ta donmuş Mehmetçiğin üzerinden çıkan mektuptur, İzmir’de Hasan Tahsin, Antep’te Şahin Bey, Maraş’ta Sütçü İmam’dır, Teröristlerin üzerine korkusuzca giden Fethi Sekin, Ege Üniversitesinde şehit edilen Fırat Çakıroğlu,, Darbeci hain generalin kafasına sıkan Ömer Halisdemir’dir. Şırnak’tır, Bingöl’dür, Kars’tır, Artvin’dir, İzmir’dir, Edirne’dir,                 Sefalet içinde ölen Mehmet Akif’in dizelerinde İstiklal Marşı’dır, Ölüm döşeğini kütüphanesine kurduran ve kitaplarıyla ölen Reşit Galip’tir, Dumlupınar’dır, Sakarya’dır, Kocatepe’de Mustafa Kemal’dir, Cumhuriyettir, Atatürk’tür…   Andımız Türklüğe saygıdır, Türk’ün rehberidir. Bal bal demekle ağzımız tatlanmıyor ama Türk’üz dedikçe hem yüreğimiz, hem gönlümüz tatlanıyor. Türk’üz diye bağırıp çağırmıyoruz, buna gerek yok... “ Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda….”   Ne Mutlu Türküm Diyene…              

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

   NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

 

Türk'üm, doğruyum, çalışkanım.

Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,

Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm yükselmek, ileri gitmektir.

Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk;

Açtığın yolda,

Kurduğun ülküde,

Gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

             Ne Mutlu Türk'üm Diyene..

 

Yıllarca Gazi Kemal İlkokulunda karda, yağmurda üzerimde siyah önlükle şanlı Bayrağımızın önünde gururla haykırarak yukarıdaki versiyonunu okudum. Ne kadar coşkuyla vurgulu okursak öğrenci grubu da o kadar coşkulu eşlik ederdi.

O günden bugüne ne değişti peki?

Türklüğümüzden mi vazgeçtik? ki burada kastedilen Türk kimliği 783.562 km²  vatan toprağında ve dünyada yaşayan Türk ırkının üst kimliğidir. Bahsedilen etnik kökenleri ayıran faşist bir kimlik değil aksine Kürt, Çerkez, Laz, Gürcü tüm vatandaşlarımızı kapsayan bir kimliktir.

Doğru muyuz? Çalışkan mıyız?

Küçüklerimizi koruyabiliyor muyuz?

Büyüklerimizi sayabiliyor muyuz? Saygılı mıyız?  El üstünde tutabiliyor muyuz?

Yurdumuzun doğal güzelliklerini, zenginliklerini, tarihi ve kültürel değerlerini, havasını, suyunu, denizini, gölünü, çölünü seviyor, koruyor muyuz?

Ülkemizin dünya ülkeleri arasında yükselen bir yıldız olması için, insanların refah seviyesinin artması için gereken çabayı gösteriyor muyuz?

Atatürk’ün kurduğu ve “Onu yüceltecek ve yükseltecek sizsiniz” diyerek emanet ettiği Cumhuriyete sahip çıkıyor muyuz?

Maalesef bunların çoğunu yerine getiremiyoruz..

Çocuklarımızın genç dimağlarına nakış nakış işlenecek ve hayatları boyunca unutmayacakları bu ilkelerin ne zararı olabilir ki? Bundan kim, neden rahatsızlık duyabilir?

Varlığımız Türk varlığına armağan oluyor mu peki?

Evet, tabiî ki de…

Tarih boyunca Türk’ün birliğine dirliğine kast edenlere karşı nasıl dimdik durduysak, nasıl kanımızın son damlasına kadar çoluk çocuk kadın erkek mücadele ettiysek yakın zamanda 15 Temmuz’da da varlığımızı Türk varlığına armağan ettik.

Andımız Türk’ün varlığıdır, var olma çabası ve geleceğidir.

Andımız; Göktürk’lerin kitabesidir,

Ergenekon’dan çıkışta Börte Çine kurttur,

Malazgirt’te Alparslan’ın elindeki kılıçtır,

Karadan gemileri denize çeken levendin alnındaki terdir,

Ulubatlı Hasan’ın surlara diktiği bayraktır,

Mohaç’ta atının üstünden yere düşen Türk’ün gömleğindeki kandır,

Bin yıllık yurdumuz Anadolu’dur,

Yunus Emre’dir, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Pir Sultan Abdal’dır,

Ayağında çarıkla Allah Allah nidalarıyla Conkbayırı’nda, Gelibolu’da Türk’ün süngüsüdür,

Şehit 15’lidir,

57. alaydır,

Boğazda dalga dalga al bayraktır,

Cepheye mermi taşırken öküz ölünce kendini kağnıya koşan Elif’tir,

215 kg. top mermisini sırtlayıp gıkı çıkmayan Seyit Onbaşıdır,

Aziziye tabyalarında Nene Hatundur,

Sarıkamış’ta donmuş Mehmetçiğin üzerinden çıkan mektuptur,

İzmir’de Hasan Tahsin, Antep’te Şahin Bey, Maraş’ta Sütçü İmam’dır,

Teröristlerin üzerine korkusuzca giden Fethi Sekin,

Ege Üniversitesinde şehit edilen Fırat Çakıroğlu,,

Darbeci hain generalin kafasına sıkan Ömer Halisdemir’dir.

Şırnak’tır, Bingöl’dür, Kars’tır, Artvin’dir, İzmir’dir, Edirne’dir,

 

              Sefalet içinde ölen Mehmet Akif’in dizelerinde İstiklal Marşı’dır,

Ölüm döşeğini kütüphanesine kurduran ve kitaplarıyla ölen Reşit Galip’tir,

Dumlupınar’dır, Sakarya’dır,

Kocatepe’de Mustafa Kemal’dir,

Cumhuriyettir, Atatürk’tür…

 

Andımız Türklüğe saygıdır, Türk’ün rehberidir.

Bal bal demekle ağzımız tatlanmıyor ama Türk’üz dedikçe hem yüreğimiz, hem gönlümüz tatlanıyor.

Türk’üz diye bağırıp çağırmıyoruz, buna gerek yok...

“ Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda….”

 

Ne Mutlu Türküm Diyene…

 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.