İsa ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
İsa ÖZTÜRK
 

ESKİDEN...

                                                                                                  ESKİDEN..   Yaşadığımız salgın süreci başta sağlığımız olmak üzere aşılması çok zorlu sorunları da beraberinde getirdi. Toplumda yaşayan bireyler olarak sağlığımızın ne kadar önemli olduğunu kavradık  bugünlerde.. Kanuni Sultan Süleyman’ın meşhur  “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözünü daha da fazla idrak etmiş durumdayız. Hastalık gelmeden sağlığımızın kıymetini nasıl bilmiyorsak kaybettiğimiz yitip giden “Manevi değerlerimizin” kıymetinin de farkında olmamız gerek..   Neler kazandık?  Neler kaybettik son yıllarımızda?  Hiç aklınıza geliyor mu? Günümüzde yaşam kalitesi arttıkça duyarlılıklarımız azalmaya başladı. Maddi değerler peşinde hummalı bir koşturmacanın içinde kaybettiğimiz o kadar çok manevi değerlerimiz var ki..   Evler, arabalar, cep telefonları her şeyimiz var çok şükür..Ekonomik olarak geçmişe nazaran çok daha rahatız,..Çoğu insanın ulaşım, barınma,  iletişim, enerji, sağlık alanında gerçekten refah içinde bir hayat sürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Devamlı birbirimizle yarış halinde bir yaşam sürdürmekte  çoğumuz..Daha çok kazanmak için yarışan, kazandıkça daha fazla mal, makam, şöhret sahibi olma  peşinde olan bir “Ben” inşa ederek ilgisiz, sevgisiz ve saygısız “Ben” liklerimizi de oluşturmuş olduk.  Merhamet, adalet, namus, sadakat, helal kazanç, hoşgörü, vefa, dürüstlük, yardımseverlik, kardeşlik, dostluk, kadir kıymet bilme, dayanışma gibi insani ve manevi birçok değeri de kaybettik yanı sıra...   Para için yaşıyoruz, para için eğitim görüyoruz, para için meslek seçiyoruz, para için çalışıyoruz, para için birbirimizi kırıyoruz, para için birbirimizi çiğniyoruz, para için birbirimizi aldatıyoruz. Sevgiyi hayatımızdan çıkardık ve yerine  menfaati yerleştirdik. Sevgi olmadıktan sonra, daha çok paranız olsa, daha çok malınız olsa, ne olur?   Bayramlarımız vardı eskiden birlikte olmak için, şimdi ise bir SMS ile bir mesaj ile birbirimizin bayramını kutlar olduk. İnsanlar bayramlarda memleketlerine anne ve babalarının elini öpmeye giderdi ama şimdi ekonomik duruma göre ya Akdeniz sahillerinde, ya Ege sahillerinde, ya da Avrupa'da...  Çocuklarımız kapının önünde misket, çanak-çömlek, saklambaç, körebe oynardı. Peki, şimdi onlar nerde? İletişimden kopuk halde ellerindeki cep telefonu, tablet ya da bilgisayarlarda..Bırakın sohbeti muhabbeti iki çift laf etmeyi ekranlarından kafalarını kaldırıp bakmaya bile tenezzül etmemekte..   Komşularımız vardı “külüne bile muhtaç olduğumuz”.. “ Komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir” inanç ve anlayışına sahiptik. Ama şimdi aynı binada oturan insanların birbirinden haberi bile yok. Aynı asansörü, aynı merdiveni ve aynı kapıyı paylaştığımız halde kim hasta, kim yasta, kim dertli, kim ihtiyaç sahibi bilmiyor ve ilgilenmiyoruz. Hangimiz acele bir işimiz olduğunda çocuklarımızı komşularımıza bırakabiliyoruz? .Aynı binada, asansörde, kapıda karşılaşan insanlar birbirine ne bir selam, ne de bir tebessüm sunmakta . Herkes birbirine yabancı. Hatta vefat eden komşumuzun ne zaman vefat ettiğini bile bilmiyor, cenazesine dahi katılmıyoruz.   Yaşlılarımıza karşı sevgi ve saygı azaldıkça, onları huzur evlerine yerleştirmeye başladık. İnsanların birbirine karşı güveni çok azaldı, şüphecilik arttı. Birbirini sevmeyen, birbirine güvenmeyen, umutsuz, mutsuz, bencil, menfaatçi, hoşgörüsüz ve sabırsız bir nesil yetiştirdik.   Teknoloji geliştikçe kitap okumayı kaybettik. Sanal alemde gezerken gerçek yaşamı ve insani duygularımızı kaybettik. Hormonlu ve katkı maddeli yiyeceklerden  dolayı yediğimiz içtiğimiz şeylerin tadını bile kaybettik. Yaşlı, hamile, engelli insanlara öncelik vermeyi, öğretmenlere saygı duymayı kaybettik. Yaratılan tüm canlıları yaratandan ötürü sevme duygumuzu kaybettik. Sahip olduğumuz nimete şükretmeyi, zahmete sabır göstermeyi kaybettik.   Nimetlere boğulduk, şükr’ü kaybettik. Camiiler yaptık, cemaati kaybettik.  Adliye Sarayları yaptık  ama adaleti kaybettik. Geçmişini bilmeyen, değerini anlamayan  geleceğini de bilmez. Geçmişimizi iyi bilip ders alalım ki , geleceğe daha sağlam adımlarla basalım.. Nereden geldiğimizi  unutmayalım  ki, nereye gideceğimizi belirleyelim.   Eskiden ;   Herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını oynardı.   Şimdi ;   Şimdi, Herkes Yoğun, Yorgun Ve Tek başına...    

ESKİDEN...

 

 

                                                                                              ESKİDEN..

 

Yaşadığımız salgın süreci başta sağlığımız olmak üzere aşılması çok zorlu sorunları da beraberinde getirdi. Toplumda yaşayan bireyler olarak sağlığımızın ne kadar önemli olduğunu kavradık  bugünlerde.. Kanuni Sultan Süleyman’ın meşhur  “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözünü daha da fazla idrak etmiş durumdayız. Hastalık gelmeden sağlığımızın kıymetini nasıl bilmiyorsak kaybettiğimiz yitip giden “Manevi değerlerimizin” kıymetinin de farkında olmamız gerek..

 

Neler kazandık?  Neler kaybettik son yıllarımızda?  Hiç aklınıza geliyor mu?

Günümüzde yaşam kalitesi arttıkça duyarlılıklarımız azalmaya başladı. Maddi değerler peşinde hummalı bir koşturmacanın içinde kaybettiğimiz o kadar çok manevi değerlerimiz var ki..

 

Evler, arabalar, cep telefonları her şeyimiz var çok şükür..Ekonomik olarak geçmişe nazaran çok daha rahatız,..Çoğu insanın ulaşım, barınma,  iletişim, enerji, sağlık alanında gerçekten refah içinde bir hayat sürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Devamlı birbirimizle yarış halinde bir yaşam sürdürmekte  çoğumuz..Daha çok kazanmak için yarışan, kazandıkça daha fazla mal, makam, şöhret sahibi olma  peşinde olan bir “Ben” inşa ederek ilgisiz, sevgisiz ve saygısız “Ben” liklerimizi de oluşturmuş olduk.  Merhamet, adalet, namus, sadakat, helal kazanç, hoşgörü, vefa, dürüstlük, yardımseverlik, kardeşlik, dostluk, kadir kıymet bilme, dayanışma gibi insani ve manevi birçok değeri de kaybettik yanı sıra...

 

Para için yaşıyoruz, para için eğitim görüyoruz, para için meslek seçiyoruz, para için çalışıyoruz, para için birbirimizi kırıyoruz, para için birbirimizi çiğniyoruz, para için birbirimizi aldatıyoruz. Sevgiyi hayatımızdan çıkardık ve yerine  menfaati yerleştirdik. Sevgi olmadıktan sonra, daha çok paranız olsa, daha çok malınız olsa, ne olur?

 

Bayramlarımız vardı eskiden birlikte olmak için, şimdi ise bir SMS ile bir mesaj ile birbirimizin bayramını kutlar olduk. İnsanlar bayramlarda memleketlerine anne ve babalarının elini öpmeye giderdi ama şimdi ekonomik duruma göre ya Akdeniz sahillerinde, ya Ege sahillerinde, ya da Avrupa'da...  Çocuklarımız kapının önünde misket, çanak-çömlek, saklambaç, körebe oynardı. Peki, şimdi onlar nerde? İletişimden kopuk halde ellerindeki cep telefonu, tablet ya da bilgisayarlarda..Bırakın sohbeti muhabbeti iki çift laf etmeyi ekranlarından kafalarını kaldırıp bakmaya bile tenezzül etmemekte..

 

Komşularımız vardı “külüne bile muhtaç olduğumuz”.. “ Komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir” inanç ve anlayışına sahiptik. Ama şimdi aynı binada oturan insanların birbirinden haberi bile yok. Aynı asansörü, aynı merdiveni ve aynı kapıyı paylaştığımız halde kim hasta, kim yasta, kim dertli, kim ihtiyaç sahibi bilmiyor ve ilgilenmiyoruz. Hangimiz acele bir işimiz olduğunda çocuklarımızı komşularımıza bırakabiliyoruz? .Aynı binada, asansörde, kapıda karşılaşan insanlar birbirine ne bir selam, ne de bir tebessüm sunmakta . Herkes birbirine yabancı. Hatta vefat eden komşumuzun ne zaman vefat ettiğini bile bilmiyor, cenazesine dahi katılmıyoruz.

 

Yaşlılarımıza karşı sevgi ve saygı azaldıkça, onları huzur evlerine yerleştirmeye başladık. İnsanların birbirine karşı güveni çok azaldı, şüphecilik arttı. Birbirini sevmeyen, birbirine güvenmeyen, umutsuz, mutsuz, bencil, menfaatçi, hoşgörüsüz ve sabırsız bir nesil yetiştirdik.

 

Teknoloji geliştikçe kitap okumayı kaybettik. Sanal alemde gezerken gerçek yaşamı ve insani duygularımızı kaybettik. Hormonlu ve katkı maddeli yiyeceklerden  dolayı yediğimiz içtiğimiz şeylerin tadını bile kaybettik. Yaşlı, hamile, engelli insanlara öncelik vermeyi, öğretmenlere saygı duymayı kaybettik. Yaratılan tüm canlıları yaratandan ötürü sevme duygumuzu kaybettik. Sahip olduğumuz nimete şükretmeyi, zahmete sabır göstermeyi kaybettik.

 

Nimetlere boğulduk, şükr’ü kaybettik. Camiiler yaptık, cemaati kaybettik.  Adliye Sarayları yaptık  ama adaleti kaybettik.

Geçmişini bilmeyen, değerini anlamayan  geleceğini de bilmez. Geçmişimizi iyi bilip ders alalım ki , geleceğe daha sağlam adımlarla basalım.. Nereden geldiğimizi  unutmayalım  ki, nereye gideceğimizi belirleyelim.

 

Eskiden ;

 

Herkes kendi düşünü kurar,

Kendi hayatını oynardı.

 

Şimdi ;

 

Şimdi,

Herkes

Yoğun,

Yorgun

Ve

Tek başına...

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.