İsa ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
İsa ÖZTÜRK
 

Dünya sadece bizim değil

Dünya genelinde 4 Ekim tarihi, farkındalık oluşturmak ve Hayvan sevgisini toplumda yaşayan bireylere aşılamak maksadıyla Hayvanları Koruma Günü olarak belirlenmiş..   Peki bugünün amacı sadece Hayvanları Koruma mı olmalı? Hayvanları korumakla iş bitmiyor maalesef.. Dünya genelinde ve ülkemizde bugünün ismine Yaşatma ve Haklarına Sahip Çıkma ibaresini de eklememiz gerektiğini düşünüyorum.   İnsanoğlu olarak bizlerle  aynı coğrafyayı paylaşan hayvanların doğal yaşam alanlarını yok etmeye başladık. Hayvanlar için çok kısıtlı alanlar bıraktık gezegende.. Doğal kaynakları, ormanları, hayvanları, yer altı sularını, su kaynaklarını o kadar hoyratça yok ettik ki farkında olmadan tüm açgözlülüğümüz ile kendi yaşam nedenimizi de  yok etmeye başladık.   Yaşam alanlarını daralttığımız hayvanlara “Dünyayı dar ettik”..   Ülkemizde de bugünden bahsedilince sadece kedi ve köpeğin akla gelmediği, doğadaki tüm hayvanları kapsayan bir düşünce tarzı oluştuğunda, bir anlam kazanacağını, düşündüğüm gündür.  Görsel ve yazılı medyaya yansıması sayesinde haberdar olduğumuz hayvanlara şiddet konusunda, çok ciddi, üzücü ve akıl almaz olaylara şahit olduk. Barınak ve bakımevlerinde ölüme terk edilen hayvanları gördük, açlıktan birbirini yemek durumunda olan hayvanları gördük, havlıyor diye zehirli etle, tabancayla tüfekle köpekleri öldürenleri gördük.    Ne psikopatlar gördük.. Gerçek anlamda bu kişilik bozukluğu olan insanların daha ağır cezalar alması ve sosyal hayattaki davranışlarının takip edilmesi gerektiğine inanıyorum. Hayvanı sevmeyenlerin insanı da sevmeyeceğini ve bu eylemlerinin bir atlama taşı olduğunu düşünüyorum. Ne zalimler gördük, küçücük kedi yavrusunun gözlerini oyanı gördük, ayaklarını kesip öylece bırakanları gördük, elinde çevirip çevirip duvara çalan manyakları gördük, kedi yavrularını çuvala koyup dereye atanları gördük, hayvanları diri diri yakanları gördük, iğrenç bir şekilde hayvanlara tecavüz eden her yaştan sapıkları gördük. Huşu içinde kurban edilmesi, kurban edilmeden sakinleşmesi ve gözlerinin bağlanması gereken hayvanların canlı canlı ayaklarını kesen, traktörle canlı canlı askıya alan, John Rambo edasıyla elindeki bıçakla hayvanın gırtlağına çöken insanları gördük.    Sevgilisine şirin gözükmek için Petşoptan cins kedi köpek hediye eden, ayrılınca da hayvancağızı sokağa salanları gördük. “Yaradılanı, Yaradandan ötürü seven” ama “bu sokak köpeklerini öldürsünler abiiii yaaaa” diye yakınanları gördük.   Örnekleri çoğaltmak mümkün.. Araştırdıkça insanın kanını donduran binlerce şiddet örneğiyle karşılaşıyorsunuz. Bir “can” olmasını bile kabul edemedik, canını değersiz kıldık ölen hayvanlar için “telef oldu” dedik. Pandemi döneminde marketlerden kendimiz için her türlü gıda maddesini stoklarken çoğumuz sokağımızda yaşayan Can'ları hiç düşünmedik, aklımıza bile getirmedik. Bir kap yemek, bir kap su koymadık.   Korku insanın fıtratında var, hayvanlardan korkan hatta yaklaştığında bayılan insanlar da var, onlara da hak veriyorum. Bu bir fobidir ve karmaşık, çözülmesi çok zor psikolojik bir durumdur.. Uzaktan sevmek, yaklaşmamak anlaşılabilir ama şiddet uygulamanın anlaşılır bir tarafı yoktur.   Hayvan hayvandır, nihayetinde can taşıyan bir varlıktır. Önüne bir sıfat eklemeye gerek yoktur. Sahipli, sahipsiz ayrımı yaparak onlara karşı uygulanan şiddetin cezasını hafifletmek en büyük sorunlardandır. Sahipli olunca “Mal” a karşı ceza yaptırımı uygulayıp, sahipsiz olunca “Kabahat” kapsamında yaptırım uygulamak eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu anlamda bu konu, hayvana şiddet ve kötü muamelede kolaylık sağlıyor. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi, uluslararası bir sözleşmedir. Türk hukukunda da hukuka uygun düzenlenmiş uluslararası sözleşmeler, kanun hükmündedir. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi de bu anlamda referans bir kanun gibidir. Bağlayıcılığı da vardır. Bu beyanname de hayvanları mal kapsamında göstermez, korunması gereken canlar kapsamında gösterir. Burada sahipli, sahipsiz hayvan kavramı da yoktur.   Bu konuda kişisel ve toplumsal olarak üzerimize düşen o kadar çok sorumluluğumuz var ki. En önemlisi hala bir türlü çıkaramadığımız Hayvanlara Şiddeti Önleyecek ve haklarını koruyacak, cezai yaptırımların Kabahatler Kanununa göre değil Türk Ceza Kanunu'na göre düzenleneceği bir yasamız bile yok.   Hayvan haklarını bir gün değil, ömür boyu savunmak lazım. Çünkü hayvana uygulanan şiddet, insana Uygulana cak şiddetin göstergesidir. Hiçbir şey yapmıyorsanız, hayvan hakları konusunda hiçbir hassasiyetiniz yoksa dahi, sırf insan odaklı, toplumsal odaklı düşünseniz, sırf bu yüzden hayvana şiddete hayır dememiz gerekir.    Konuyu Kütahya'ya indirgersek “Doğada yaşayan tüm hayvanların annesi olarak” gördüğüm Kütahya Doğa ve Hayvan Severler Derneği Başkanı Sayın Sunay Birsen hanım ve oğlu Sayın Levent Birsen'den bahsetmemek olmaz..   Analı oğullu Kütahya ve çevresinde yaşayan tüm hayvanlara sahip çıkan, onları beslemek için kar, kış fırtına, salgın hastalık (pandemi) demeden çaba sarf eden, onların derdiyle dertlenen, bu konuda üzerine düşen her sorumluluğu yerine getiren “Ana/Oğul” un önünde saygıyla eğilmek gerektiğini düşünüyorum. Levent benim ilkokul arkadaşımdır, defalarca beraber besleme yapmak için konuşmamıza rağmen bir türlü randevulaşamadık. Nasip, Sunay hanıma imiş. Kendisi ile beraber yükledik arabaya kuru mama ve tavuk etlerini çıktık yola.. Besleme noktalarına tek tek bıraktık yiyecekleri.. İşin garibi ise  biz yol kenarına aracı yanaştırırken ortada hiç görünmeyen köpeklerin aracın sesini duyması ile koşa koşa bir yerlerden çıkması idi. Belki yüzlercesi ortaya çıktı. Sunay hanım hepsini tek tek tanıyor..” Aman bir alacalı vardı, gelmedi bir şey mi oldu acaba?” , “Sarı topallayan bir köpek vardı o nerede acaba?” “Bu Karabaş'ın yavruları gözükmüyor” sözleriyle masum canlara hem yiyeceklerini hem de sevgimizi vermeye çalıştık.    Geçenlerde Sunay Hanımın rahatsızlandığını duydum, çok üzüldüm ama ne yalan söyleyeyim aklıma ilk gelen de “Ne olacak şimdi bu hayvancağızların durumu” sorusu oldu. Eminim O'da hasta yatağında kendini değil çok sevdiği “Can dostlarını” düşünmüştür. Çok şükür rahatsızlığı geçti ve her zamanki sevgi ve sorumluluklarıyla kaldığı yerden devam ediyor. Allah her daim kendisine sağlık afiyet versin..   Sahipsiz hayvanlara kuru mama desteği, Kütahya'da hayvanların tedavi görmesi ve bakımının sağlanması konusunda olumlu projelere imza atan Kütahya Belediyesine ve yiyecek desteği sağlayan tüm Kütahya esnafına da minnettarız.Sadece Sunay hanım ve oğlu değil Kütahya'da da bu sorumluluğu üstlenmiş ve sosyal medyada da çok aktif olan, yaralı bir köpek için kilometrelerce yol kat eden, Kütahya'da yapılamayan bir ameliyat için başka şehirlere araçlarıyla hayvancağızları götüren kişilerin sayısı da hayli fazla..    Toplumsal sorumluluklara sahip, doğada yaşayan her canlıyı koruyan, kollayan, yaşatan insanlarımızın sayısının artması dileklerimle..   Günün Sözü : Hayvanlara karşı acımasız olan, iyi insan olamaz. (Arthur Schopenhauer)   Sağlıcakla kalın..

Dünya sadece bizim değil

Dünya genelinde 4 Ekim tarihi, farkındalık oluşturmak ve Hayvan sevgisini toplumda yaşayan bireylere aşılamak maksadıyla Hayvanları Koruma Günü olarak belirlenmiş..

 

Peki bugünün amacı sadece Hayvanları Koruma mı olmalı? Hayvanları korumakla iş bitmiyor maalesef.. Dünya genelinde ve ülkemizde bugünün ismine Yaşatma ve Haklarına Sahip Çıkma ibaresini de eklememiz gerektiğini düşünüyorum.

 

İnsanoğlu olarak bizlerle  aynı coğrafyayı paylaşan hayvanların doğal yaşam alanlarını yok etmeye başladık. Hayvanlar için çok kısıtlı alanlar bıraktık gezegende.. Doğal kaynakları, ormanları, hayvanları, yer altı sularını, su kaynaklarını o kadar hoyratça yok ettik ki farkında olmadan tüm açgözlülüğümüz ile kendi yaşam nedenimizi de  yok etmeye başladık.

 

Yaşam alanlarını daralttığımız hayvanlara “Dünyayı dar ettik”..

 

Ülkemizde de bugünden bahsedilince sadece kedi ve köpeğin akla gelmediği, doğadaki tüm hayvanları kapsayan bir düşünce tarzı oluştuğunda, bir anlam kazanacağını, düşündüğüm gündür. 
Görsel ve yazılı medyaya yansıması sayesinde haberdar olduğumuz hayvanlara şiddet konusunda, çok ciddi, üzücü ve akıl almaz olaylara şahit olduk. Barınak ve bakımevlerinde ölüme terk edilen hayvanları gördük, açlıktan birbirini yemek durumunda olan hayvanları gördük, havlıyor diye zehirli etle, tabancayla tüfekle köpekleri öldürenleri gördük. 

 

Ne psikopatlar gördük.. Gerçek anlamda bu kişilik bozukluğu olan insanların daha ağır cezalar alması ve sosyal hayattaki davranışlarının takip edilmesi gerektiğine inanıyorum. Hayvanı sevmeyenlerin insanı da sevmeyeceğini ve bu eylemlerinin bir atlama taşı olduğunu düşünüyorum. Ne zalimler gördük, küçücük kedi yavrusunun gözlerini oyanı gördük, ayaklarını kesip öylece bırakanları gördük, elinde çevirip çevirip duvara çalan manyakları gördük, kedi yavrularını çuvala koyup dereye atanları gördük, hayvanları diri diri yakanları gördük, iğrenç bir şekilde hayvanlara tecavüz eden her yaştan sapıkları gördük. Huşu içinde kurban edilmesi, kurban edilmeden sakinleşmesi ve gözlerinin bağlanması gereken hayvanların canlı canlı ayaklarını kesen, traktörle canlı canlı askıya alan, John Rambo edasıyla elindeki bıçakla hayvanın gırtlağına çöken insanları gördük. 

 

Sevgilisine şirin gözükmek için Petşoptan cins kedi köpek hediye eden, ayrılınca da hayvancağızı sokağa salanları gördük. “Yaradılanı, Yaradandan ötürü seven” ama “bu sokak köpeklerini öldürsünler abiiii yaaaa” diye yakınanları gördük.

 

Örnekleri çoğaltmak mümkün.. Araştırdıkça insanın kanını donduran binlerce şiddet örneğiyle karşılaşıyorsunuz. Bir “can” olmasını bile kabul edemedik, canını değersiz kıldık ölen hayvanlar için “telef oldu” dedik. Pandemi döneminde marketlerden kendimiz için her türlü gıda maddesini stoklarken çoğumuz sokağımızda yaşayan Can'ları hiç düşünmedik, aklımıza bile getirmedik. Bir kap yemek, bir kap su koymadık.

 

Korku insanın fıtratında var, hayvanlardan korkan hatta yaklaştığında bayılan insanlar da var, onlara da hak veriyorum. Bu bir fobidir ve karmaşık, çözülmesi çok zor psikolojik bir durumdur.. Uzaktan sevmek, yaklaşmamak anlaşılabilir ama şiddet uygulamanın anlaşılır bir tarafı yoktur.

 

Hayvan hayvandır, nihayetinde can taşıyan bir varlıktır. Önüne bir sıfat eklemeye gerek yoktur. Sahipli, sahipsiz ayrımı yaparak onlara karşı uygulanan şiddetin cezasını hafifletmek en büyük sorunlardandır. Sahipli olunca “Mal” a karşı ceza yaptırımı uygulayıp, sahipsiz olunca “Kabahat” kapsamında yaptırım uygulamak eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu anlamda bu konu, hayvana şiddet ve kötü muamelede kolaylık sağlıyor. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi, uluslararası bir sözleşmedir. Türk hukukunda da hukuka uygun düzenlenmiş uluslararası sözleşmeler, kanun hükmündedir. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi de bu anlamda referans bir kanun gibidir. Bağlayıcılığı da vardır. Bu beyanname de hayvanları mal kapsamında göstermez, korunması gereken canlar kapsamında gösterir. Burada sahipli, sahipsiz hayvan kavramı da yoktur.

 

Bu konuda kişisel ve toplumsal olarak üzerimize düşen o kadar çok sorumluluğumuz var ki. En önemlisi hala bir türlü çıkaramadığımız Hayvanlara Şiddeti Önleyecek ve haklarını koruyacak, cezai yaptırımların Kabahatler Kanununa göre değil Türk Ceza Kanunu'na göre düzenleneceği bir yasamız bile yok.

 

Hayvan haklarını bir gün değil, ömür boyu savunmak lazım. Çünkü hayvana uygulanan şiddet, insana Uygulana cak şiddetin göstergesidir. Hiçbir şey yapmıyorsanız, hayvan hakları konusunda hiçbir hassasiyetiniz yoksa dahi, sırf insan odaklı, toplumsal odaklı düşünseniz, sırf bu yüzden hayvana şiddete hayır dememiz gerekir. 

 

Konuyu Kütahya'ya indirgersek “Doğada yaşayan tüm hayvanların annesi olarak” gördüğüm Kütahya Doğa ve Hayvan Severler Derneği Başkanı Sayın Sunay Birsen hanım ve oğlu Sayın Levent Birsen'den bahsetmemek olmaz..

 

Analı oğullu Kütahya ve çevresinde yaşayan tüm hayvanlara sahip çıkan, onları beslemek için kar, kış fırtına, salgın hastalık (pandemi) demeden çaba sarf eden, onların derdiyle dertlenen, bu konuda üzerine düşen her sorumluluğu yerine getiren “Ana/Oğul” un önünde saygıyla eğilmek gerektiğini düşünüyorum. Levent benim ilkokul arkadaşımdır, defalarca beraber besleme yapmak için konuşmamıza rağmen bir türlü randevulaşamadık. Nasip, Sunay hanıma imiş. Kendisi ile beraber yükledik arabaya kuru mama ve tavuk etlerini çıktık yola.. Besleme noktalarına tek tek bıraktık yiyecekleri.. İşin garibi ise  biz yol kenarına aracı yanaştırırken ortada hiç görünmeyen köpeklerin aracın sesini duyması ile koşa koşa bir yerlerden çıkması idi. Belki yüzlercesi ortaya çıktı. Sunay hanım hepsini tek tek tanıyor..” Aman bir alacalı vardı, gelmedi bir şey mi oldu acaba?” , “Sarı topallayan bir köpek vardı o nerede acaba?” “Bu Karabaş'ın yavruları gözükmüyor” sözleriyle masum canlara hem yiyeceklerini hem de sevgimizi vermeye çalıştık. 

 

Geçenlerde Sunay Hanımın rahatsızlandığını duydum, çok üzüldüm ama ne yalan söyleyeyim aklıma ilk gelen de “Ne olacak şimdi bu hayvancağızların durumu” sorusu oldu. Eminim O'da hasta yatağında kendini değil çok sevdiği “Can dostlarını” düşünmüştür. Çok şükür rahatsızlığı geçti ve her zamanki sevgi ve sorumluluklarıyla kaldığı yerden devam ediyor. Allah her daim kendisine sağlık afiyet versin..

 

Sahipsiz hayvanlara kuru mama desteği, Kütahya'da hayvanların tedavi görmesi ve bakımının sağlanması konusunda olumlu projelere imza atan Kütahya Belediyesine ve yiyecek desteği sağlayan tüm Kütahya esnafına da minnettarız.Sadece Sunay hanım ve oğlu değil Kütahya'da da bu sorumluluğu üstlenmiş ve sosyal medyada da çok aktif olan, yaralı bir köpek için kilometrelerce yol kat eden, Kütahya'da yapılamayan bir ameliyat için başka şehirlere araçlarıyla hayvancağızları götüren kişilerin sayısı da hayli fazla.. 

 

Toplumsal sorumluluklara sahip, doğada yaşayan her canlıyı koruyan, kollayan, yaşatan insanlarımızın sayısının artması dileklerimle..

 

Günün Sözü : Hayvanlara karşı acımasız olan, iyi insan olamaz. (Arthur Schopenhauer)

 

Sağlıcakla kalın..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.