İsa ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
İsa ÖZTÜRK
 

Bedava Peynir

Para hayatın önemli bir parçası ve vazgeçilmez unsurudur. Dünyasal ihtiyaçların karşılanması noktasında önemli bir araç olduğu için tarih boyunca insanların hep ilgi odağında olmuştur. Bu dünya imtihan dünyasıdır ve para da bu dünyadaki en önemli imtihan araçlarından biridir. Yüce Allah insanların kimini varlıkla kimini de yoklukla imtihan eder. Yoklukla imtihan kolaydır, zor olan varlıkla imtihandır. Kanaatkar olan elindekiyle yetinen “bir lokma, bir hırka” prensibiyle yaşayan kişiler mutluluğu bulmakta, kolay yoldan para kazanıp köşeyi döneyim, emek harcamadan rahat yaşaayayım prensibini güdenler ise felakete sürüklenmektedir. Teknoloji çağındayız malum, teknolojinin tüm imkanlarından iyi ya da kötü tüm insanlar faydalanmakta..İnsan yaşamına ve sosyal hayatına köklü değişiklikler getiren teknolojik imkanlar kötü niyetli kişilerce de insanların mağdur edilmesi ve dolandırılması  için çok büyük imkanlar ve kaynaklar sağlamakta. Ülkemizde de geçtiğimiz ay kripto para borsasında patlak veren ve yaklaşık dört yüz bin kişinin mağdur olduğu dolandırıcılık vakasından sonra paranın nasıl yatırım aracı olması gerektiği ve bu konuda dikkatli olmanın önemi kafalara biraz dank etmiştir umarım. Umarım diyorum ama bu konuda da çok umudum yok maalesef. Daha yakın tarihte yaşanan “Çiftlik bank” dolandırıcılığından dersini almamış insanların bir de kripto para vurgunuyla karşılaşması bu konudaki umudumu tüketen en önemli etkenlerden.. Gözünü para hırsı bürümüş kişilerin hiç düşünmeden yılların emeğini, alın terini, birikimini bu şekilde nahoş hadiselerle yitirmesi çok üzüntü verici. Özellikle dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu olağanüstü sıkıntılı salgın günlerinde para çok daha önemli bir enstrüman haline geldi. Salgın nedeniyle daralan ekonomiler, para kazanmada yaşanan zorluklar, sağlık sektörüne yapılan inanılmaz yatırımlar, küresel krizler dünyada paranın önemini katbekat arttırmış durumda. Esnaf, çalışan, memur kısaca toplumun tüm kesimleri bu zorlu zamanlarda asgari kazançla idare etmekte ve günü kurtardığında mutlu olmakta. Bu kadar zor emeklerle kazanılan paraların bir anda heba olması para kaybeden kişilerin sağlığının, huzurunun ve gelecekten beklentilerinin suya düşmesine sebep olmakta, depresyona giren kişilerin intihar etmesine bile neden olmaktadır. Açgözlülük, Tolstoy’un "İnsan Ne İle Yaşar" adlı kitabında; Çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsünde şu şekilde anlatılır; Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerde, cömert bir baronun karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için barona gidip talebini iletir. Gerçekten de Baron herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar kat ettiğin bütün yerler senin. Fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün hakkını kaybedersin!..” Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takati. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Başladığı noktaya iyice yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz. Baron olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Baron; Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!” En değerli para kişinin alın teriyle, işinin hakkını vererek kazandığı helal paradır. Kişi onu, tokgözlülükle sahiplenir, gururdan ve kibirden uzak insanlar için hayırlı işlere vesile olacak şekilde kullanırsa parasının bereketi artar..Keza insan olarak değeri de.. Açgözlü insan ise parası arttıkça daha doyumsuz ve daha da kontrolsüz olur. Parası arttıkça kendini daha güçlü hisseder, paranın bekçisi, kölesi ve hizmetkarı olur. Para açgözlü insanın tüm yaşamına hükmetmeye başlar ve elinde kıskançlığın, kinin ve hasisliğin aracı haline gelir. İnsanın fıtratındaki bitmek tükenmek bilmeyen daha fazlasına sahip olma isteğinin sonu yoktur. Açgözlü olup bu duygunun etkisinde kalanlar hiçbir zaman rahat edemezler, huzur bulamazlar ve mutlu olamazlar. Kendi kendilerini içten içe yiyerek en büyük zararı yine kendilerine verirler. “Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içeri tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması imkansızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el bu yarıktan dışarı çıkmaz, avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.” Sofraya koyabildiğimiz bir tas çorbaya, bir bardak çaya, bir dilim ekmeğe ulaşabilmenin bir zenginlik olduğunu ne zaman fark edeceğiz? İnsanı rezil eden ve acınacak duruma düşüren şey açlık ve fakirlik değil, açgözlülüktür. Sözün özü “Bedava peynir sadece fare kapanında olur.” Sağlıkla ve sevgiyle kalın..

Bedava Peynir

Para hayatın önemli bir parçası ve vazgeçilmez unsurudur. Dünyasal ihtiyaçların karşılanması noktasında önemli bir araç olduğu için tarih boyunca insanların hep ilgi odağında olmuştur.

Bu dünya imtihan dünyasıdır ve para da bu dünyadaki en önemli imtihan araçlarından biridir. Yüce Allah insanların kimini varlıkla kimini de yoklukla imtihan eder. Yoklukla imtihan kolaydır, zor olan varlıkla imtihandır. Kanaatkar olan elindekiyle yetinen “bir lokma, bir hırka” prensibiyle yaşayan kişiler mutluluğu bulmakta, kolay yoldan para kazanıp köşeyi döneyim, emek harcamadan rahat yaşaayayım prensibini güdenler ise felakete sürüklenmektedir.

Teknoloji çağındayız malum, teknolojinin tüm imkanlarından iyi ya da kötü tüm insanlar faydalanmakta..İnsan yaşamına ve sosyal hayatına köklü değişiklikler getiren teknolojik imkanlar kötü niyetli kişilerce de insanların mağdur edilmesi ve dolandırılması  için çok büyük imkanlar ve kaynaklar sağlamakta. Ülkemizde de geçtiğimiz ay kripto para borsasında patlak veren ve yaklaşık dört yüz bin kişinin mağdur olduğu dolandırıcılık vakasından sonra paranın nasıl yatırım aracı olması gerektiği ve bu konuda dikkatli olmanın önemi kafalara biraz dank etmiştir umarım. Umarım diyorum ama bu konuda da çok umudum yok maalesef. Daha yakın tarihte yaşanan “Çiftlik bank” dolandırıcılığından dersini almamış insanların bir de kripto para vurgunuyla karşılaşması bu konudaki umudumu tüketen en önemli etkenlerden..

Gözünü para hırsı bürümüş kişilerin hiç düşünmeden yılların emeğini, alın terini, birikimini bu şekilde nahoş hadiselerle yitirmesi çok üzüntü verici. Özellikle dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu olağanüstü sıkıntılı salgın günlerinde para çok daha önemli bir enstrüman haline geldi. Salgın nedeniyle daralan ekonomiler, para kazanmada yaşanan zorluklar, sağlık sektörüne yapılan inanılmaz yatırımlar, küresel krizler dünyada paranın önemini katbekat arttırmış durumda.

Esnaf, çalışan, memur kısaca toplumun tüm kesimleri bu zorlu zamanlarda asgari kazançla idare etmekte ve günü kurtardığında mutlu olmakta. Bu kadar zor emeklerle kazanılan paraların bir anda heba olması para kaybeden kişilerin sağlığının, huzurunun ve gelecekten beklentilerinin suya düşmesine sebep olmakta, depresyona giren kişilerin intihar etmesine bile neden olmaktadır.

Açgözlülük, Tolstoy’un "İnsan Ne İle Yaşar" adlı kitabında; Çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsünde şu şekilde anlatılır;

Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerde, cömert bir baronun karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için barona gidip talebini iletir. Gerçekten de Baron herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar kat ettiğin bütün yerler senin. Fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün hakkını kaybedersin!..”

Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış.

Koşar, koşar, ama kesilir takati. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Başladığı noktaya iyice yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz.

Baron olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Baron; Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”

En değerli para kişinin alın teriyle, işinin hakkını vererek kazandığı helal paradır. Kişi onu, tokgözlülükle sahiplenir, gururdan ve kibirden uzak insanlar için hayırlı işlere vesile olacak şekilde kullanırsa parasının bereketi artar..Keza insan olarak değeri de..

Açgözlü insan ise parası arttıkça daha doyumsuz ve daha da kontrolsüz olur. Parası arttıkça kendini daha güçlü hisseder, paranın bekçisi, kölesi ve hizmetkarı olur. Para açgözlü insanın tüm yaşamına hükmetmeye başlar ve elinde kıskançlığın, kinin ve hasisliğin aracı haline gelir. İnsanın fıtratındaki bitmek tükenmek bilmeyen daha fazlasına sahip olma isteğinin sonu yoktur. Açgözlü olup bu duygunun etkisinde kalanlar hiçbir zaman rahat edemezler, huzur bulamazlar ve mutlu olamazlar. Kendi kendilerini içten içe yiyerek en büyük zararı yine kendilerine verirler.

“Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içeri tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması imkansızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el bu yarıktan dışarı çıkmaz, avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.”

Sofraya koyabildiğimiz bir tas çorbaya, bir bardak çaya, bir dilim ekmeğe

ulaşabilmenin bir zenginlik olduğunu ne zaman fark edeceğiz?

İnsanı rezil eden ve acınacak duruma düşüren şey açlık ve fakirlik değil, açgözlülüktür.

Sözün özü “Bedava peynir sadece fare kapanında olur.”

Sağlıkla ve sevgiyle kalın..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.