Mehmet GÜREL
Köşe Yazarı
Mehmet GÜREL
 

Devrim...

Devrim nedir?    Türk Dil Kurumu; belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik, diyor.   Vikipedi; kısa süre içinde gerçekleşen güç veya örgütsel yapılardaki temel değişim olarak tanımlıyor.   Bu tanımlardan anlayacağımız gibi bir hareketin devrim olarak nitelendirilebilmesi için hızlı olması şart. Nitelikli sonuçlar doğurması zorunlu. Temelden bir değişim de içermeli.    Yani herhangi bir değişim devrim olmayacaktır.    ..............   Hayatlarındaki tüm becerileri o zamana kadar öğrenip yaptıkları, söyledikleri ve düşündüklerinden ibaret olanlar, değişimlere hep karşı olmuşlardır.    Örneğin; kutsal kitabı okumasını biliyor ve anlıyor olmanızın büyük ayrıcalık olduğu 1900 başlarında, söylediklerinize, yazdıklarınıza karşı gelinememesinden dolayı, dini otoritenizi kaybetmek ister misiniz...?   Bir devrimle tüm hayatınızın değiştiğini düşünsenize. Tüm varlığınız yok olmaz mı?   - Öğrendiklerinizin, bildiklerinizin ve en önemlisi sadece size özel olanların herkesin kullanımına açılması,    - Tüm saygınlığınızın sebebi olan fetvalarınıza (siz söyledikten sonra geçerli ve zorunlu olan dini görüş) ihtiyaç duyulmaması,   - Toplum düzeninde oynadığınız role gerek kalmaması,    Bu devrimin sadece bir kısımı desek ne düşünürsünüz?    Bir anda her şeyinizi kaybetmez miydiniz? Peki bazılarına kaybettiren bu devrim hangisi..?   Evet bildiniz “Harf Devrimi”...   “Bir gecede cahil kaldık.” “Alfabe ile tüm geçmişimizden koptuk.” “Latin harfleriyle dinimizi öğrenemedik.” “Atalarımızın mezar taşlarını bile okuyamaz hale geldik.”   V.b...   Bilinen beylik karşı çıkışlar.    Hepsi de yukarıda örneğini verdiğim mantığın savunuları. Kaybedenlerin söyledikleri ve güçleri yok olanların haykırdıkları...   Devrim ile ilgili bir kriter daha var. O da halk hareketi olması gerekliliği. Yani halk tarafından benimsenme zorunluluğu. Hiçbir devrim halk tarafından desteklenmezse yaşayamaz, var olamaz...   Harf Devrimi, eğer benimsenmemiş olsaydı, bugün hala Arap harfleriyle okuyor ve yazıyor olurduk.    Çünkü, hiçbir zorlama devrim olamaz. Toplumda kalıcı bir etki bırakamaz, benimsenmez...   Arap harfleri, bazılarının deyimi ile “Elif b” terk edilip Latin alfabesi kullanılmaya başlanmasından rahatsız olanlar, yani Harf Devrimi olmasaydı diyenlere;   Alfabe değiştirdiğimiz 1928'den bu yana “Elif b” kullanan toplumlardan hangisi, insanlık için veya kendi insanları adına bir keşfi yaptı, ilaç buldu, bir üretim yaptı..?   Elif b kullanmayarak hangi bilgileri öğrenemedik? Neyi kaçırdık?   Kutsal kitabın yazısını bilmeyerek okuyamadık mı? Anlamını öğrenemedik mi?    ...........   Oysa alfabeye geçilmesiyle, okuma yazma oranını yüzde 2'den yüzde 98'e çıktı.    Üretilmiş bilgilere ulaşıp daha ilerisini düşünebilmek mümkün oldu.   Kutsal kitabı okuyup anlayabilenlerin sayısı tam 49 misli arttı...   Bilgi herkese ait oldu. Sadece Hocalara değil.    .............   Bu devrimin kıskançlığı ile 1928 de yapılan gibi bugün toplumda tekrar hoca düşmanı, antielitist (okumuş, bilen, düşünen karşıtı) kavram oluşturulmakta.   Bir farkla; o gün okumakla, üretmekle hocalardan daha bilgili olmakla örnek olunuyordu, bugün ise kolay yol gibi gösterilerek, kabadayılıkla, derslerden kaçmakla, kopya çekmekle model olunuyor.   O gün bilginin önü açılarak hocalar sıradanlaşıyordu. Bugün ise bilgi sahibi olmak yerilerek hocalar düşman yapılıyor.   Hangisi devrim, hangisi doğru, hangisi ileri gitmek siz karar verin.    Sağlıkla kalın, bilgiye gidin...

Devrim...

Devrim nedir? 

 

Türk Dil Kurumu; belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik, diyor.

 

Vikipedi; kısa süre içinde gerçekleşen güç veya örgütsel yapılardaki temel değişim olarak tanımlıyor.

 

Bu tanımlardan anlayacağımız gibi bir hareketin devrim olarak nitelendirilebilmesi için hızlı olması şart. Nitelikli sonuçlar doğurması zorunlu. Temelden bir değişim de içermeli. 

 

Yani herhangi bir değişim devrim olmayacaktır. 

 

..............

 

Hayatlarındaki tüm becerileri o zamana kadar öğrenip yaptıkları, söyledikleri ve düşündüklerinden ibaret olanlar, değişimlere hep karşı olmuşlardır. 

 

Örneğin; kutsal kitabı okumasını biliyor ve anlıyor olmanızın büyük ayrıcalık olduğu 1900 başlarında, söylediklerinize, yazdıklarınıza karşı gelinememesinden dolayı, dini otoritenizi kaybetmek ister misiniz...?

 

Bir devrimle tüm hayatınızın değiştiğini düşünsenize. Tüm varlığınız yok olmaz mı?

 

- Öğrendiklerinizin, bildiklerinizin ve en önemlisi sadece size özel olanların herkesin kullanımına açılması, 
 

- Tüm saygınlığınızın sebebi olan fetvalarınıza (siz söyledikten sonra geçerli ve zorunlu olan dini görüş) ihtiyaç duyulmaması,

 

- Toplum düzeninde oynadığınız role gerek kalmaması, 

 

Bu devrimin sadece bir kısımı desek ne düşünürsünüz? 

 

Bir anda her şeyinizi kaybetmez miydiniz?
Peki bazılarına kaybettiren bu devrim hangisi..?

 

Evet bildiniz “Harf Devrimi”...

 

“Bir gecede cahil kaldık.”

“Alfabe ile tüm geçmişimizden koptuk.”

“Latin harfleriyle dinimizi öğrenemedik.”

“Atalarımızın mezar taşlarını bile okuyamaz hale geldik.”

 

V.b...

 

Bilinen beylik karşı çıkışlar. 

 

Hepsi de yukarıda örneğini verdiğim mantığın savunuları. Kaybedenlerin söyledikleri ve güçleri yok olanların haykırdıkları...

 

Devrim ile ilgili bir kriter daha var. O da halk hareketi olması gerekliliği. Yani halk tarafından benimsenme zorunluluğu. Hiçbir devrim halk tarafından desteklenmezse yaşayamaz, var olamaz...

 

Harf Devrimi, eğer benimsenmemiş olsaydı, bugün hala Arap harfleriyle okuyor ve yazıyor olurduk. 

 

Çünkü, hiçbir zorlama devrim olamaz. Toplumda kalıcı bir etki bırakamaz, benimsenmez...

 

Arap harfleri, bazılarının deyimi ile “Elif b” terk edilip Latin alfabesi kullanılmaya başlanmasından rahatsız olanlar, yani Harf Devrimi olmasaydı diyenlere;

 

Alfabe değiştirdiğimiz 1928'den bu yana “Elif b” kullanan toplumlardan hangisi, insanlık için veya kendi insanları adına bir keşfi yaptı, ilaç buldu, bir üretim yaptı..?

 

Elif b kullanmayarak hangi bilgileri öğrenemedik? Neyi kaçırdık?

 

Kutsal kitabın yazısını bilmeyerek okuyamadık mı? Anlamını öğrenemedik mi? 

 

...........

 

Oysa alfabeye geçilmesiyle, okuma yazma oranını yüzde 2'den yüzde 98'e çıktı. 

 

Üretilmiş bilgilere ulaşıp daha ilerisini düşünebilmek mümkün oldu.

 

Kutsal kitabı okuyup anlayabilenlerin sayısı tam 49 misli arttı...

 

Bilgi herkese ait oldu. Sadece Hocalara değil. 

 

.............

 

Bu devrimin kıskançlığı ile 1928 de yapılan gibi bugün toplumda tekrar hoca düşmanı, antielitist (okumuş, bilen, düşünen karşıtı) kavram oluşturulmakta.

 

Bir farkla; o gün okumakla, üretmekle hocalardan daha bilgili olmakla örnek olunuyordu, bugün ise kolay yol gibi gösterilerek, kabadayılıkla, derslerden kaçmakla, kopya çekmekle model olunuyor.

 

O gün bilginin önü açılarak hocalar sıradanlaşıyordu. Bugün ise bilgi sahibi olmak yerilerek hocalar düşman yapılıyor.

 

Hangisi devrim, hangisi doğru, hangisi ileri gitmek siz karar verin. 

 

Sağlıkla kalın, bilgiye gidin...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.