VAKIF BİLMECESİ

KÜTAHYA (TG) - Telgraf Gazetesi |
 

VAKIF BİLMECESİ

Rektörler Anlaşamadı, Kütahya'nın Vakfı Eskişehir'in Oldu…

►DPÜ ESKİ REKTÖRÜ PROF. DR. REMZİ GÖREN' E SORDUK; ■Hocam Vakfı neden devrettiniz? Evet, vakfı devrettik. Kazım hocaya, Atilla beye vakfı devredelim dedik. Almayız dediler. Vakfı devretmeden önce konuştuk, vakıf borçlu, borçlu vakfı almayız dediler. Çözüm üretmemiz gerekiyordu. “Vakıf şu an bende, o zaman ben her türlü tasarrufta bulunabilirim” dedim. Tamam dediler. Yönetim kurulumuz olağanüstü toplantıda istifa etti. Yeni yönetime devrettik. Zaten üniversitenin vakfı değil ki o.  ■Vakfı devrettiğiniz Eskişehirli iş insanı ile bir dostluğunuz var mı?  Şahsi yok tabi ki. Gelişim okulları nitelikli bir okul. Böyle bir eğitim kurumu var 40 yıllık. Kendileri teklif etmişlerdi zaten. Biz o dönem bir sene daha işleteceğiz dedik. Sonra dedik ki işletemiyoruz artık tekrar istiyor musunuz? Evet, hocam, istiyoruz dediler. Kaldı ki Kütahya'dan pek çok kişiye teklif ettik biz vakfı. Devrettiğimiz kişi ile uzaktan yakından bir tanışıklığımız yok.  Tek suçlusu. Biz orayı bir önceki rektörden borçlu devraldık. Bir sonraki rektöre usul gereği devredecektik. Atilla Bey ve Kazım Hoca, biz böyle bir vakfı borçlu devir alamayız, dediler. Ben napayım? Talip olan biri var, devrediyorsunuz. Kimsenin herhangi bir söz söylemeye hakkı yok. Kütahya'ya nitelikli, kaliteli, yarışabilir bir okul kazandırdım, gönlüm rahat.  ■Siz arayış içerisinde iken milletvekilleri ya da bürokratlar bir şeyler yapmak için destek oldular mı? İmzalar aşamasına gelmeden önce milletvekilleri duydu bu olayı. Kazım Hoca'da engelleyelim dedi. Ancak ben sözümü vermiştim, zamanında düşünülecekti diyerek devri gerçekleştirdim. Her şey resmi yapıldı, bu saatten sonra ben dönmem dedim, nitekim de öyle oldu.  Vakıf bizde olduğu müddetçe kimse sahip çıkalım, işletelim demedi. Ta ki devir aşamasına gelince, Kütahya'da kimse yok mu, niye Eskişehir diye sitem edenler oldu. Biz sözü bir yıl önce ilk talip olanlara verdik. Üstün Dökmen bile istedi. Kütahya'dan kimse istemedi ki, isteyenlerde kelepir istediler.  Kütahya'ya yıllarca hizmet ettim. Kütahya'ya benim kadar hizmet etmiş ikinci bir insan bulsunlar, beni yerden yere vursunlar. İddia sahibi kimse canı cehenneme… Aradan geçmiş iki yıl, iddia ediyormuş. Ben vicdanen rahatım.    ►DPÜ REKTÖRÜ PROF. DR. KAZIM UYSAL'A SORDUK; ■Hocam, DPÜ içerisindeki 'Yüksek Öğrenim ve Güçlendirme Vakfı' hakkında sorular geliyor vatandaşlardan. Bu vakıf üniversitede Rektör'ün Başkanlığında iken dönemin Rektörü Remzi Gören tarafından Eskişehirli eğitim kurumu olan bir şahsa devrediliyor. Neden siz devralmadınız ya da Kütahyalı bir isim devralmadı da başka şehre devredildi? Süreç nasıl işledi?  Zeynep Hanım, benden önceki Rektör Remzi Hoca ve arkadaşları Yüksek Öğrenim ve Güçlendirme Vakfı'nı Eskişehir'deki bir firmaya vermek için bana sormadılar. Bilgim, isteğim ve olurum olmadan yıllarca DPÜ'ye hizmet eden vakfı, Eskişehir'de bir işletmeciye devrettiler. Yani ben, vakfın devredildiğini sonradan öğrendim.  ■Hocam hiç mi haberiniz yoktu? Bu vakıf kurulduktan sonra yönetim kurulu başkanlığını hep rektör yapmış. Yönetim kurulu rektöre yakın yani rektör yardımcısı vs. idareci arkadaşlardan oluşmuş. Yine öyle olması beklentimizdi ve elbette bizim de devralma niyetimiz ve isteğimiz vardı. Ancak bir kurum, işletme veya işyerini devralırken ibra etmeniz lazım. Yani alacağı-vereceği nedir, mali tablosu nasıldır kontrol etmeniz lazım. Ben de Remzi hocama vakfı ibra edelim sonra alırım dedim. Yani vakıf devredilmeden önce ben Remzi hocama vakfı ibra edip alma niyetimi söylemiştim. İbra süreci konuşulurken vakfın devredildiğini öğrendim. Olay budur.  ■Hocam, anladığım kadarı ile vakıf borçlu olduğu için çekindiklerini ve böyle bir yola başvurduklarını söylüyorsunuz. Fakat bir özel işletme borçlu bir vakfı neden alsın ki? Borçlu bir vakfı neden aldıkları ise çok basit. İlgili işletmeciler muhtemelen çok kar edeceklerini düşünmüşlerdir. Hesaplarında okulu işletip kar etmek olabilir. Ancak gelinen süreçte onların da Kütahya'daki başka bir işletmeciye devrettiklerini duydum.  ■Kiraya verilen Kütahyalı işletmeciler de mi size gelip bilgi vermediler? Veya bu kiraya verme işleminden de mi haberiniz yoktu? Hayır, yoktu. Sonradan haberim oldu. Kütahya'daki işletmeciler de her şey bitmiş, kira sözleşmesi imzalanmış sonra yanıma geldiler. Onlara da açıkça şunu ifade ettim. Vakıf önce üniversiteye devredilmelidir. Çünkü bu, vakıf malıdır, milletin malıdır. Bizde vakıf malının mahiyeti bellidir. Adamın ocağına kibrit suyu döker, hayatını karartır. Vakfa bakış tarzımız budur. Keşke işlem yapmadan bana danışsalardı….  ■Danışmış olsalar ne yapacaktınız? Zeynep Hanım, ben sonuç odaklı bakan biriyim. Yanlış yapana vurmam, netice almaya bakarım. Son devralan işletmeciler bana gelselerdi bir çözüm üretmek için irademizi koyardık. Bir bilirkişi komisyonu kurar, ilk alan firmanın yaptığı masraflar tespit edilirdi. Vakfı biz devralır, borcu karşılığında kira sözleşmesi ile yeni devralmak isteyenlere usulü ile (ihale esaslarına göre) verirdik.  İşler şeffaf yapılınca herkesin kazandığını görecektik. Kimse kusura bakmasın. Öncelikle vakıf malını olması gereken statüye kavuşturacağız. Sonra ben vakfın hizmetçisi olmaya razıyım. Ancak bu hali ile kimsenin yanında olamam. Tekrar söylüyorum, vakfı olması gereken statüye kavuşturalım. Niyetlerimizi düzeltelim, bunu fiilimizle de ispat edelim. Sonra vakfın nasıl faydalı işler yaptığını seyredelim. Ben o zaman başkan da olurum, hizmetkâr da olurum.   ■Teknokent hissesi de ilgili firmadaymış hocam, nedir bu? Evet, vakıf devredilirken vakfın üzerinde Kütahya Tasarım Teknokent'in de %6 hissesi vardı. Biz hiç olmasa bu hissenin üniversitemize verilmesini talep ettik. Sağ olsunlar yaklaşık iki yıl sonra daha geçen hafta bu %6'lık hisseyi devrettiler. Şu an Teknokent'deki DPÜ hissesi %51'e çıkmış oldu. Teknokenti ne hale getirdiğimizi görüyorsunuz. Kapanma eşiğinde olan, Türkiye Teknokent sıralamasında en sonuncu olan Kütahya Tasarım Teknokent'i tam kapasite dolu hale getirdik. Altyapı eksiklerini giderdik. Kar eden, teknoloji üreten, patent alan bir Teknokent inşa ettik. Sık sık da haberlerini yapıyoruz. Emin olun vakıf da bizde olsaydı aynı başarıyı orada da gösterirdik. İnşallah olur ve vakfımız üniversitemize hizmet eder hale gelir.  ■Bu süreçte vakfı almak için hiç çabanız oldu mu? Oldu tabi ki. İlk günlerde çok uğraştık. Firma yöneticileriyle uzun müzakereler yaptık. Yaptıklarının yanlış olduğunu çok ifade ettik. Hatta Vakıflar Bölge Müdürü ile görüştük. Bu süreçte vakfın bir denetim geçirdiğini de biliyorum.   ■Hocam, problem yumağı olmuş. Sizce bu iş nasıl çözülecek? Çok kolay. Etik davranarak, ecdadımızın vakıf malına verdiği hassasiyeti gözeterek, olması gereken zemine yerleştirerek çözeceğiz. Problemi ben çıkarmadım. Problemi çıkaranlar çözecekler. Biz üretmeye ve güzel işler yapmaya devam edeceğiz.       ►DPÜ ESKİ REKTÖRÜ PROF. DR. REMZİ GÖREN' E SORDUK; ■DPÜ REKTÖRÜ PROF. DR. KAZIM UYSAL, VAKFIN İBRA EDİLMEDİĞİNİ, MALİ RAPORUNUN VERİLMEDİĞİNİ SÖYLÜYOR. BU KONU HAKKINDA AÇIKLAMANIZI RİCA EDİYORUM.    ●“Borçlu olan vakıf ibra edilir mi?” Bizden mali tablo istemediler ki. Vakfı anlatın, neyi var neyi yok dediler. İbraya gerek kalmadı zaten. Biz borçlu devralmayız, deyip kestirip attılar. Biz vakfı borçlu bir şekilde almayız, bu şekilde ibra edebiliyorsanız alalım, dediler. Borçlu olan vakıf ibra edilir mi? Borçlu bir vakıf ibra edilmiyor. Alıp verdiğiniz, sattığınız, gelirleriniz, giderleriniz bunlar birbirini karşılarsa hatta kara geçerseniz o vakıf ibra edilmiş olur. Yani yaptığınız işinizin bir tür kabullenişi oluyor. Ama siz gelirle gideri dengede olmamışsa, az gelmiş çok harcamışsanız bu şekilde zarar eden bir kurumu sizden sonraki başkan ibra etmez. Kabul etmez yani onu. Dolayısıyla der ki, “siz o borcu temizleyin veya ödeyin, ben ibra edip başkanlığı devralacağım” demektir bu.  ●“Kestirip attılar.” Dedikleri şuydu; siz borcu kapatın, tertemiz yapın. Biz vakfı öyle alalım, dediler. Bizde dedik ki, biz aldığımızda zaten vakıf borçlu idi. Biz borçlu olan vakfı ibra ettirdik yani borçlarına rağmen kabul ettik, dedik.  Sizde bu şekilde alın, farklı bir şeyler yaparsınız, uçurur giderseniz… Ama onlar kestirip attılar, “borçlu bir vakfı ibra etmeyiz” dediler.  ●“İki türlü çözüm vardı...” Böyle olunca bizim bir çözüm üretmemiz gerekiyordu. İki türlü çözüm vardı; ya borçlarıyla birlikte kabul eden bir başkasına devretmek ya da cebimizden bu borçları ödeyip, tertemiz oldu. Şimdi ibra eder misiniz, diye teklif etmek… ●“Borçları ödedikten sonra neden vereceksiniz, bu da ayrı konu…” Yani o vakıf devam eder, öğrenci yerleştiririm, yurt yaparım… Ne bileyim kafe yaparım… Devam ederim. Ama ben o noktaya getiremedik ki onu. Eskişehirli firma geldi, biz borcuyla alıyoruz. Cebimizden ödüyoruz, dediler. Nitekim ödediler de… Mali tablo konusu da olağan ya da olağan üstü bir genel kurul olur, mali tabloyu ortaya koyarsınız. Bu tabloyu görür insanlar ibrayı kabul eder ya da etmez. Biz olağanüstü bir toplantı yaptık. Ama onların vakıfla bir ilişkisi yok ki… Vakıfla herhangi bir organik bağları yok ki üniversitenin. Üniversitede ki hocaların o yönetimde yer almasından dolayı dolaylı bir organik bağları var… İbra etmemiz zaten mümkün değildi. Mali durum için ise talepte bulunmadılar. 
Rektörler Anlaşamadı, Kütahya'nın Vakfı Eskişehir'in Oldu…

►DPÜ ESKİ REKTÖRÜ PROF. DR. REMZİ GÖREN' E SORDUK;

■Hocam Vakfı neden devrettiniz?

Evet, vakfı devrettik. Kazım hocaya, Atilla beye vakfı devredelim dedik. Almayız dediler. Vakfı devretmeden önce konuştuk, vakıf borçlu, borçlu vakfı almayız dediler. Çözüm üretmemiz gerekiyordu. “Vakıf şu an bende, o zaman ben her türlü tasarrufta bulunabilirim” dedim. Tamam dediler. Yönetim kurulumuz olağanüstü toplantıda istifa etti. Yeni yönetime devrettik. Zaten üniversitenin vakfı değil ki o. 

■Vakfı devrettiğiniz Eskişehirli iş insanı ile bir dostluğunuz var mı? 

Şahsi yok tabi ki. Gelişim okulları nitelikli bir okul. Böyle bir eğitim kurumu var 40 yıllık. Kendileri teklif etmişlerdi zaten. Biz o dönem bir sene daha işleteceğiz dedik. Sonra dedik ki işletemiyoruz artık tekrar istiyor musunuz? Evet, hocam, istiyoruz dediler. Kaldı ki Kütahya'dan pek çok kişiye teklif ettik biz vakfı. Devrettiğimiz kişi ile uzaktan yakından bir tanışıklığımız yok. 

Tek suçlusu. Biz orayı bir önceki rektörden borçlu devraldık. Bir sonraki rektöre usul gereği devredecektik. Atilla Bey ve Kazım Hoca, biz böyle bir vakfı borçlu devir alamayız, dediler. Ben napayım? Talip olan biri var, devrediyorsunuz. Kimsenin herhangi bir söz söylemeye hakkı yok. Kütahya'ya nitelikli, kaliteli, yarışabilir bir okul kazandırdım, gönlüm rahat. 

■Siz arayış içerisinde iken milletvekilleri ya da bürokratlar bir şeyler yapmak için destek oldular mı?

İmzalar aşamasına gelmeden önce milletvekilleri duydu bu olayı. Kazım Hoca'da engelleyelim dedi. Ancak ben sözümü vermiştim, zamanında düşünülecekti diyerek devri gerçekleştirdim. Her şey resmi yapıldı, bu saatten sonra ben dönmem dedim, nitekim de öyle oldu. 

Vakıf bizde olduğu müddetçe kimse sahip çıkalım, işletelim demedi. Ta ki devir aşamasına gelince, Kütahya'da kimse yok mu, niye Eskişehir diye sitem edenler oldu. Biz sözü bir yıl önce ilk talip olanlara verdik. Üstün Dökmen bile istedi. Kütahya'dan kimse istemedi ki, isteyenlerde kelepir istediler. 

Kütahya'ya yıllarca hizmet ettim. Kütahya'ya benim kadar hizmet etmiş ikinci bir insan bulsunlar, beni yerden yere vursunlar. İddia sahibi kimse canı cehenneme… Aradan geçmiş iki yıl, iddia ediyormuş. Ben vicdanen rahatım. 

 

►DPÜ REKTÖRÜ PROF. DR. KAZIM UYSAL'A SORDUK;

■Hocam, DPÜ içerisindeki 'Yüksek Öğrenim ve Güçlendirme Vakfı' hakkında sorular geliyor vatandaşlardan. Bu vakıf üniversitede Rektör'ün Başkanlığında iken dönemin Rektörü Remzi Gören tarafından Eskişehirli eğitim kurumu olan bir şahsa devrediliyor. Neden siz devralmadınız ya da Kütahyalı bir isim devralmadı da başka şehre devredildi? Süreç nasıl işledi? 

Zeynep Hanım, benden önceki Rektör Remzi Hoca ve arkadaşları Yüksek Öğrenim ve Güçlendirme Vakfı'nı Eskişehir'deki bir firmaya vermek için bana sormadılar. Bilgim, isteğim ve olurum olmadan yıllarca DPÜ'ye hizmet eden vakfı, Eskişehir'de bir işletmeciye devrettiler. Yani ben, vakfın devredildiğini sonradan öğrendim. 

■Hocam hiç mi haberiniz yoktu?

Bu vakıf kurulduktan sonra yönetim kurulu başkanlığını hep rektör yapmış. Yönetim kurulu rektöre yakın yani rektör yardımcısı vs. idareci arkadaşlardan oluşmuş. Yine öyle olması beklentimizdi ve elbette bizim de devralma niyetimiz ve isteğimiz vardı. Ancak bir kurum, işletme veya işyerini devralırken ibra etmeniz lazım. Yani alacağı-vereceği nedir, mali tablosu nasıldır kontrol etmeniz lazım. Ben de Remzi hocama vakfı ibra edelim sonra alırım dedim. Yani vakıf devredilmeden önce ben Remzi hocama vakfı ibra edip alma niyetimi söylemiştim. İbra süreci konuşulurken vakfın devredildiğini öğrendim. Olay budur. 

■Hocam, anladığım kadarı ile vakıf borçlu olduğu için çekindiklerini ve böyle bir yola başvurduklarını söylüyorsunuz. Fakat bir özel işletme borçlu bir vakfı neden alsın ki?

Borçlu bir vakfı neden aldıkları ise çok basit. İlgili işletmeciler muhtemelen çok kar edeceklerini düşünmüşlerdir. Hesaplarında okulu işletip kar etmek olabilir. Ancak gelinen süreçte onların da Kütahya'daki başka bir işletmeciye devrettiklerini duydum. 

■Kiraya verilen Kütahyalı işletmeciler de mi size gelip bilgi vermediler? Veya bu kiraya verme işleminden de mi haberiniz yoktu?

Hayır, yoktu. Sonradan haberim oldu. Kütahya'daki işletmeciler de her şey bitmiş, kira sözleşmesi imzalanmış sonra yanıma geldiler. Onlara da açıkça şunu ifade ettim. Vakıf önce üniversiteye devredilmelidir. Çünkü bu, vakıf malıdır, milletin malıdır. Bizde vakıf malının mahiyeti bellidir. Adamın ocağına kibrit suyu döker, hayatını karartır. Vakfa bakış tarzımız budur. Keşke işlem yapmadan bana danışsalardı…. 

■Danışmış olsalar ne yapacaktınız?

Zeynep Hanım, ben sonuç odaklı bakan biriyim. Yanlış yapana vurmam, netice almaya bakarım. Son devralan işletmeciler bana gelselerdi bir çözüm üretmek için irademizi koyardık. Bir bilirkişi komisyonu kurar, ilk alan firmanın yaptığı masraflar tespit edilirdi. Vakfı biz devralır, borcu karşılığında kira sözleşmesi ile yeni devralmak isteyenlere usulü ile (ihale esaslarına göre) verirdik.  İşler şeffaf yapılınca herkesin kazandığını görecektik. Kimse kusura bakmasın. Öncelikle vakıf malını olması gereken statüye kavuşturacağız. Sonra ben vakfın hizmetçisi olmaya razıyım. Ancak bu hali ile kimsenin yanında olamam. Tekrar söylüyorum, vakfı olması gereken statüye kavuşturalım. Niyetlerimizi düzeltelim, bunu fiilimizle de ispat edelim. Sonra vakfın nasıl faydalı işler yaptığını seyredelim. Ben o zaman başkan da olurum, hizmetkâr da olurum.  

■Teknokent hissesi de ilgili firmadaymış hocam, nedir bu?

Evet, vakıf devredilirken vakfın üzerinde Kütahya Tasarım Teknokent'in de %6 hissesi vardı. Biz hiç olmasa bu hissenin üniversitemize verilmesini talep ettik. Sağ olsunlar yaklaşık iki yıl sonra daha geçen hafta bu %6'lık hisseyi devrettiler. Şu an Teknokent'deki DPÜ hissesi %51'e çıkmış oldu. Teknokenti ne hale getirdiğimizi görüyorsunuz. Kapanma eşiğinde olan, Türkiye Teknokent sıralamasında en sonuncu olan Kütahya Tasarım Teknokent'i tam kapasite dolu hale getirdik. Altyapı eksiklerini giderdik. Kar eden, teknoloji üreten, patent alan bir Teknokent inşa ettik. Sık sık da haberlerini yapıyoruz. Emin olun vakıf da bizde olsaydı aynı başarıyı orada da gösterirdik. İnşallah olur ve vakfımız üniversitemize hizmet eder hale gelir. 

■Bu süreçte vakfı almak için hiç çabanız oldu mu?

Oldu tabi ki. İlk günlerde çok uğraştık. Firma yöneticileriyle uzun müzakereler yaptık. Yaptıklarının yanlış olduğunu çok ifade ettik. Hatta Vakıflar Bölge Müdürü ile görüştük. Bu süreçte vakfın bir denetim geçirdiğini de biliyorum.  

■Hocam, problem yumağı olmuş. Sizce bu iş nasıl çözülecek?

Çok kolay. Etik davranarak, ecdadımızın vakıf malına verdiği hassasiyeti gözeterek, olması gereken zemine yerleştirerek çözeceğiz. Problemi ben çıkarmadım. Problemi çıkaranlar çözecekler. Biz üretmeye ve güzel işler yapmaya devam edeceğiz.    

 

►DPÜ ESKİ REKTÖRÜ PROF. DR. REMZİ GÖREN' E SORDUK;

■DPÜ REKTÖRÜ PROF. DR. KAZIM UYSAL, VAKFIN İBRA EDİLMEDİĞİNİ, MALİ RAPORUNUN VERİLMEDİĞİNİ SÖYLÜYOR.
BU KONU HAKKINDA AÇIKLAMANIZI RİCA EDİYORUM. 

 

●“Borçlu olan vakıf ibra edilir mi?”

Bizden mali tablo istemediler ki. Vakfı anlatın, neyi var neyi yok dediler. İbraya gerek kalmadı zaten. Biz borçlu devralmayız, deyip kestirip attılar. Biz vakfı borçlu bir şekilde almayız, bu şekilde ibra edebiliyorsanız alalım, dediler. Borçlu olan vakıf ibra edilir mi? Borçlu bir vakıf ibra edilmiyor. Alıp verdiğiniz, sattığınız, gelirleriniz, giderleriniz bunlar birbirini karşılarsa hatta kara geçerseniz o vakıf ibra edilmiş olur. Yani yaptığınız işinizin bir tür kabullenişi oluyor. Ama siz gelirle gideri dengede olmamışsa, az gelmiş çok harcamışsanız bu şekilde zarar eden bir kurumu sizden sonraki başkan ibra etmez. Kabul etmez yani onu. Dolayısıyla der ki, “siz o borcu temizleyin veya ödeyin, ben ibra edip başkanlığı devralacağım” demektir bu. 

●“Kestirip attılar.”

Dedikleri şuydu; siz borcu kapatın, tertemiz yapın. Biz vakfı öyle alalım, dediler. Bizde dedik ki, biz aldığımızda zaten vakıf borçlu idi. Biz borçlu olan vakfı ibra ettirdik yani borçlarına rağmen kabul ettik, dedik.  Sizde bu şekilde alın, farklı bir şeyler yaparsınız, uçurur giderseniz… Ama onlar kestirip attılar, “borçlu bir vakfı ibra etmeyiz” dediler. 

●“İki türlü çözüm vardı...”

Böyle olunca bizim bir çözüm üretmemiz gerekiyordu. İki türlü çözüm vardı; ya borçlarıyla birlikte kabul eden bir başkasına devretmek ya da cebimizden bu borçları ödeyip, tertemiz oldu. Şimdi ibra eder misiniz, diye teklif etmek…

●“Borçları ödedikten sonra neden vereceksiniz, bu da ayrı konu…”

Yani o vakıf devam eder, öğrenci yerleştiririm, yurt yaparım… Ne bileyim kafe yaparım… Devam ederim. Ama ben o noktaya getiremedik ki onu. Eskişehirli firma geldi, biz borcuyla alıyoruz. Cebimizden ödüyoruz, dediler. Nitekim ödediler de…
Mali tablo konusu da olağan ya da olağan üstü bir genel kurul olur, mali tabloyu ortaya koyarsınız. Bu tabloyu görür insanlar ibrayı kabul eder ya da etmez. Biz olağanüstü bir toplantı yaptık. Ama onların vakıfla bir ilişkisi yok ki…

Vakıfla herhangi bir organik bağları yok ki üniversitenin. Üniversitede ki hocaların o yönetimde yer almasından dolayı dolaylı bir organik bağları var… İbra etmemiz zaten mümkün değildi. Mali durum için ise talepte bulunmadılar. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.