Zeynep DÖNMEZ
Köşe Yazarı
Zeynep DÖNMEZ
 

Yozgatlı Erbaş…

Tanıyor musunuz kendisini. Ben tanıtayım, tanımayanlarınıza…   Kendisi Kütahya Milletvekilimiz'dir. Çok tartışılmıştır Kütahyalı olmayışı. Hatta denmiştir ki bir il başkanı tarafından; "Sayın Erbaş, Aniden Geldi, Kütahya'yı Daha Yeni Yeni Tanımaya Başladı"   Ve eklemiştir;  Ben Kütahya'da doğmuş, sokaklarında misket oynamış, tahsil hayatını bu şehirde tamamlamış bir kardeşinizim.  Seçimden veya adaylar belirlenmeden başka başka şehirlerde doğmuş, başka şehirlerde yatırım yapmış ve aniden gelip şehrimizden milletvekili adayı olmuş bir beyefendi, Ahmet ERBAŞ…”   Bunu okuduğumda ilk tepkiyi sosyal medyada ben vermiştim. Sene 2018. Ağustos 27. Türkiye'nin parçası olan herhangi bir şehirde doğmuş olması, doğmadığı bir ilde layıkıyla milletvekilliği yapmasına, milleti temsil etmesine engel değil. Buna Kütahya halkı olarak biz karar veririz, algı yapmayın vatandaşa icraat yapın, demiştim. Ez cümle ile…   Hatta biz bir de ne yaptık biliyor musunuz? Hem kabul etmedik adamı ilk seçildiği süreçlerde kimilerimiz. Hem de üzerine dedik ki; Kütahya'ya fabrika kur. Hem de kendi paranla. (Yine tenzih edelim de)… Sanki Kütahya'da doğan ve seçilen birileri seçilmeden kendi için değil, memleketi için kendi parasıyla benim güzel memleketime bir çivi çakmış gibi, onlardan değil, Ahmet Erbaş'tan istedik…    Niye? Çünkü vekilliğinin yanı sıra iş adamı, diye. Niye? Çünkü; Kütahyalı değil, seçilmişliğinin hakkını versin, diye. Kütahya'nın hakkını çok alabilmişiz gibi bunca zaman kimi seçilmişlerden… Ama Ondan bekledik…   İnsanlar şaşırabiliyor, şaşırtabiliyor. En yapmaz dediğinden seçildiği şehir için bir umarsızlık, siyasi çıkışlar, en ummadığından; bu şehirde doğmasa dahi, seçildiği şehir için ahde vefa görebiliyorsun. Tabi, insanları zamanla tanıyorsun, kendilerini anlattıklarıyla tanıdığında hayal kırıklığı yaşayabiliyorsun. Erken konuşmamak, babanın oğlu gibi inanıp savunmamak gerekiyormuş. Derdi millet sandıklarının aslında niyeti kendisi olabiliyormuş. Tanıdıkça gözünde küçülebiliyormuş. Bilemiyormuşsun… Tecrübeyle sabit.    Kimsenin ummadığı, kimilerinin kabul bile etmediği bir insan çıkıyor kendi doğduğu memleket gibi sahipleniyor şehrinizi. Enteresan değil mi? Ne yalan söyleyeyim, bende şaşırıyorum. Çok uzun zamandır da izliyorum kendisini. Diğer seçilmişlerimizi izlediğim gibi.    Fark ettiniz mi bilmiyorum. Yerel siyaset polemiğine girmiyor. Zillet, illet, millet kargaşasına girmiyor. Halkın içine giriyor. Kimseyle tartışmıyor. Algı yapmıyor. Yalan üzerine siyaset kurmuyor. Bunu sadece benim izlenimlerim değil, gazeteci olarak sorduğum insanlarda söylüyor. Nitekim tek kelime etmeye de gerek yok, görüyoruz. Duyuyoruz… Konuşulanları dinliyoruz. Zamanla kimin aslında “kim” olduğunu öğreniyoruz…   İttifak'a mensup olmasına rağmen, kaçınmıyor vatandaşın talebini ve şikâyetini dile getirmekten. Farz edelim sonuç alamasa dahi bu bile anlatır bir şeyleri… Susmuyor, görmezden gelmiyor, vatandaşı oyalamıyor, siyasi menfaatlerini vatandaşın menfaatlerinin önünde tutmuyor, yapmadığı icraatı sahiplenmiyor… Konuşabiliyor…   N'apıyor Yozgatlı Erbaş? Seçildiği şehrin ilçelerini geziyor. Dert dinliyor. Bir kulağından girip bir kulağından çıkmıyor o dertler, başkalarının kulaklarına küpe ediyor. Vatandaşı siyasi ranta sürüklemiyor. Bak diyor, vatandaşın derdi var. Ben vekilleriyim. İletiyorum. Dert edinin vatandaşımın dertlerini içinize, diyor.   Şaphane'ye, Simav'a, Pazarlar'a, Gediz'e gidiyor; çiftçilerimiz dertli tabi, derman arıyor. Dinliyor. Tutuyor Meclis'in yolunu. Yapıyor açıklamasını, anlatıyor çiftçilerin, çiftçilikle geçinen ilçelerin dertlerini. Geliyor seçildiği şehre. Oradan Emet'e gidiyor. Durmuyor, Ankara'ya sür, diyor arabayı. “Bor-Karbür Fabrikası” nı soruyor, bakan beye. Yapılır, yapılmaz bilmem. Ama alıyor sözü.    Sonra Kütahya Belediye Başkanı Âlim Işık'ın verdiği vaatlerin gerçekleştirilebilmesi ve hızlıca icraata dökebilmek için bakanlarla görüşme yapıyor. Belediyeye ve belediye başkanına desteğini hiç esirgemiyor. Bunlar son zamanlarda yaptıkları tabi, önceleri de mevcut. Çok uzun olacak diye girmiyorum o konulara, okumuyorsunuz sonra. Size de bozulmuyor değilim… Neyse, işiniz gücünüz, geçim derdiniz var. Hepimiz gibi… Benim ki mübalağa, tanıyanlarınıza naz niyaz… Ama okuyun da hani … Bir şeyler anlatıyoruz her sayıda, memleket için. Sizin için.   Bakmayın burada böyle yazdığıma… Sonuna kadar eleştirdiğimde olmuştur bazı verdiği demeçlerden dolayı kendisini. Ama hakkını hakkına teslim etmişliğimde vardır. Yozgatlı dediklerinde, Savunmuşluğum da… Adam benim memleketime, memleketimin ilçelerine, memleketimin insanına sahip çıkıyor, ben O'na mı laf ettireceğim, Yozgatlı diye?    Bilen bilir, tanıyan tanır. Benim nazarımda; partiler ve içerisindekiler teferruat, memleket ve millet esas olandır. Yanlışı eleştirdiğim gibi, doğruyu överim, görüş farklı olsa da doğruya yanlış, eğriye doğru demem. Mesele memleket.  Bilin diye anlatıyorum, memlekete çivi çakanları, çivi çakıyor gibi yapanları, elinde çekiç ile poz verenleri ama çakılan çivileri sökenleri…   Ha birde; Sayın vekil Ahmet Erbaş'la tanışma fırsatımız henüz olmadı. Geçtiğimiz günlerde aradım kendisini birkaç kez açmadı. Bozulmadım değil tabi. Soracaklarım vardı Kütahya ile ilgili. Ama vardır bir meşguliyeti dönmemiştir. Dedim illa ki döner… Sonra dayanamadım, danışmanını aradım, O'da açmadı. Geri de dönmedi. Kızdım tabi, yazdım danışmanına. “O telefonu vatandaşa açmayacaksınız, niye numaralarınızı veriyorsunuz” diye. Meğer Ankara'daki danışmanını aramışım. Anlattı, hak verdim. Neyse bu hafta için sözü aldım, bekliyorum…    Velhasıl; gördüklerimiz, duyduklarımız, izlenimlerimiz bunlar kendisiyle alakalı. Umarım önceki şahsi ve millet olarak bazı yanılmışlıklarımız gibi yanıltmaz, hep bu çizgide devam eder de; Kütahya sokaklarında misket oynamadan da, “Has Kütahyalı” olunabiliyormuş, diyebiliriz… 

Yozgatlı Erbaş…

Tanıyor musunuz kendisini. Ben tanıtayım, tanımayanlarınıza…

 

Kendisi Kütahya Milletvekilimiz'dir. Çok tartışılmıştır Kütahyalı olmayışı. Hatta denmiştir ki bir il başkanı tarafından; "Sayın Erbaş, Aniden Geldi, Kütahya'yı Daha Yeni Yeni Tanımaya Başladı"

 

Ve eklemiştir;  Ben Kütahya'da doğmuş, sokaklarında misket oynamış, tahsil hayatını bu şehirde tamamlamış bir kardeşinizim.  Seçimden veya adaylar belirlenmeden başka başka şehirlerde doğmuş, başka şehirlerde yatırım yapmış ve aniden gelip şehrimizden milletvekili adayı olmuş bir beyefendi, Ahmet ERBAŞ…”

 

Bunu okuduğumda ilk tepkiyi sosyal medyada ben vermiştim. Sene 2018. Ağustos 27. Türkiye'nin parçası olan herhangi bir şehirde doğmuş olması, doğmadığı bir ilde layıkıyla milletvekilliği yapmasına, milleti temsil etmesine engel değil. Buna Kütahya halkı olarak biz karar veririz, algı yapmayın vatandaşa icraat yapın, demiştim. Ez cümle ile…

 

Hatta biz bir de ne yaptık biliyor musunuz? Hem kabul etmedik adamı ilk seçildiği süreçlerde kimilerimiz. Hem de üzerine dedik ki; Kütahya'ya fabrika kur. Hem de kendi paranla. (Yine tenzih edelim de)… Sanki Kütahya'da doğan ve seçilen birileri seçilmeden kendi için değil, memleketi için kendi parasıyla benim güzel memleketime bir çivi çakmış gibi, onlardan değil, Ahmet Erbaş'tan istedik… 

 

Niye? Çünkü vekilliğinin yanı sıra iş adamı, diye. Niye? Çünkü; Kütahyalı değil, seçilmişliğinin hakkını versin, diye. Kütahya'nın hakkını çok alabilmişiz gibi bunca zaman kimi seçilmişlerden… Ama Ondan bekledik…
 


İnsanlar şaşırabiliyor, şaşırtabiliyor. En yapmaz dediğinden seçildiği şehir için bir umarsızlık, siyasi çıkışlar, en ummadığından; bu şehirde doğmasa dahi, seçildiği şehir için ahde vefa görebiliyorsun. Tabi, insanları zamanla tanıyorsun, kendilerini anlattıklarıyla tanıdığında hayal kırıklığı yaşayabiliyorsun. Erken konuşmamak, babanın oğlu gibi inanıp savunmamak gerekiyormuş. Derdi millet sandıklarının aslında niyeti kendisi olabiliyormuş. Tanıdıkça gözünde küçülebiliyormuş. Bilemiyormuşsun… Tecrübeyle sabit. 
 


Kimsenin ummadığı, kimilerinin kabul bile etmediği bir insan çıkıyor kendi doğduğu memleket gibi sahipleniyor şehrinizi. Enteresan değil mi? Ne yalan söyleyeyim, bende şaşırıyorum. Çok uzun zamandır da izliyorum kendisini. Diğer seçilmişlerimizi izlediğim gibi. 

 

Fark ettiniz mi bilmiyorum. Yerel siyaset polemiğine girmiyor. Zillet, illet, millet kargaşasına girmiyor. Halkın içine giriyor. Kimseyle tartışmıyor. Algı yapmıyor. Yalan üzerine siyaset kurmuyor. Bunu sadece benim izlenimlerim değil, gazeteci olarak sorduğum insanlarda söylüyor. Nitekim tek kelime etmeye de gerek yok, görüyoruz. Duyuyoruz… Konuşulanları dinliyoruz. Zamanla kimin aslında “kim” olduğunu öğreniyoruz…
 

İttifak'a mensup olmasına rağmen, kaçınmıyor vatandaşın talebini ve şikâyetini dile getirmekten. Farz edelim sonuç alamasa dahi bu bile anlatır bir şeyleri… Susmuyor, görmezden gelmiyor, vatandaşı oyalamıyor, siyasi menfaatlerini vatandaşın menfaatlerinin önünde tutmuyor, yapmadığı icraatı sahiplenmiyor… Konuşabiliyor…

 

N'apıyor Yozgatlı Erbaş? Seçildiği şehrin ilçelerini geziyor. Dert dinliyor. Bir kulağından girip bir kulağından çıkmıyor o dertler, başkalarının kulaklarına küpe ediyor. Vatandaşı siyasi ranta sürüklemiyor. Bak diyor, vatandaşın derdi var. Ben vekilleriyim. İletiyorum. Dert edinin vatandaşımın dertlerini içinize, diyor.
 

Şaphane'ye, Simav'a, Pazarlar'a, Gediz'e gidiyor; çiftçilerimiz dertli tabi, derman arıyor. Dinliyor. Tutuyor Meclis'in yolunu. Yapıyor açıklamasını, anlatıyor çiftçilerin, çiftçilikle geçinen ilçelerin dertlerini. Geliyor seçildiği şehre. Oradan Emet'e gidiyor. Durmuyor, Ankara'ya sür, diyor arabayı. “Bor-Karbür Fabrikası” nı soruyor, bakan beye. Yapılır, yapılmaz bilmem. Ama alıyor sözü. 

 

Sonra Kütahya Belediye Başkanı Âlim Işık'ın verdiği vaatlerin gerçekleştirilebilmesi ve hızlıca icraata dökebilmek için bakanlarla görüşme yapıyor. Belediyeye ve belediye başkanına desteğini hiç esirgemiyor. Bunlar son zamanlarda yaptıkları tabi, önceleri de mevcut. Çok uzun olacak diye girmiyorum o konulara, okumuyorsunuz sonra. Size de bozulmuyor değilim… Neyse, işiniz gücünüz, geçim derdiniz var. Hepimiz gibi… Benim ki mübalağa, tanıyanlarınıza naz niyaz… Ama okuyun da hani … Bir şeyler anlatıyoruz her sayıda, memleket için. Sizin için.
 


Bakmayın burada böyle yazdığıma…
Sonuna kadar eleştirdiğimde olmuştur bazı verdiği demeçlerden dolayı kendisini. Ama hakkını hakkına teslim etmişliğimde vardır. Yozgatlı dediklerinde, Savunmuşluğum da… Adam benim memleketime, memleketimin ilçelerine, memleketimin insanına sahip çıkıyor, ben O'na mı laf ettireceğim, Yozgatlı diye? 

 

Bilen bilir, tanıyan tanır. Benim nazarımda; partiler ve içerisindekiler teferruat, memleket ve millet esas olandır. Yanlışı eleştirdiğim gibi, doğruyu överim, görüş farklı olsa da doğruya yanlış, eğriye doğru demem. Mesele memleket. 
Bilin diye anlatıyorum, memlekete çivi çakanları, çivi çakıyor gibi yapanları, elinde çekiç ile poz verenleri ama çakılan çivileri sökenleri…

 

Ha birde; Sayın vekil Ahmet Erbaş'la tanışma fırsatımız henüz olmadı. Geçtiğimiz günlerde aradım kendisini birkaç kez açmadı. Bozulmadım değil tabi. Soracaklarım vardı Kütahya ile ilgili. Ama vardır bir meşguliyeti dönmemiştir. Dedim illa ki döner… Sonra dayanamadım, danışmanını aradım, O'da açmadı. Geri de dönmedi. Kızdım tabi, yazdım danışmanına. “O telefonu vatandaşa açmayacaksınız, niye numaralarınızı veriyorsunuz” diye. Meğer Ankara'daki danışmanını aramışım. Anlattı, hak verdim. Neyse bu hafta için sözü aldım, bekliyorum… 

 

Velhasıl; gördüklerimiz, duyduklarımız, izlenimlerimiz bunlar kendisiyle alakalı. Umarım önceki şahsi ve millet olarak bazı yanılmışlıklarımız gibi yanıltmaz, hep bu çizgide devam eder de; Kütahya sokaklarında misket oynamadan da, “Has Kütahyalı” olunabiliyormuş, diyebiliriz… 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.