Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
Köşe Yazarı
Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
 

İlk Peygamberden Son Peygambere Vefa Örnekleri

Bilindiği gibi tüm peygamberler en güzel ahlaka sahiptirler. İşte bu güzel ahlak ilkelerinden bir tanesi vefakar olmaktır. Peygamberlerle ilgili olarak birçok vefa örneği vardır. Önemli olan bu vefa örneklerini öğrenip ders alarak hayatımıza yansıtarak güncellememiz gerekmektedir. Bütün peygamberlerde bulunması gereken beş özellik ve güzellik vardır: Sıdk (doğruluk), emanet (kendisine ne verildiyse onu korumak ve ona riayet etmek), fetanet (zeki olmak), tebliğ (kendisine Allah Teala tarafından bildirilenleri duyurmak) ve ismet (günahsız olmak)’tir. İşte tüm bunlar vefalı olmanın gerekleri ve kademelendirilerek  babamız ve Hz. Havva annemiz çiğnedikleri yasaktan ötürü (zelle), tövbe edip pişman oldular ve Allah Teala’ya dua edip yalvararak vefalı bir tutum sergilediler: “Dediler ki: ”Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik (haksızlık yaptık). Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan elbette ziyan edenlerden oluruz!.” (el-Araf, 7/23). Kur’an-ı Kerim, Allah Teala’nın Hz. Musa'ya, Hz. İbrahim'e ve de Hz. İsmail'e ahit verdiğini beyan ediyor. (el-Bakara, 2/125:el-Araf, 7/134). Bu ahit Allah Teala’dan gelen talimat veya emir şeklinde açıklanmıştır. Allah Teala, insanlara peygamber göndermedikçe azap etmeyeceğini (el-İsra,17/15) beyan ediyor ve emirlerini ve yasaklarını insanlar içerisinden seçtiği peygamberler vasıtasıyla bildiriyor. İşte Allah Teala, seçtiği elçilerden “görevinizi en güzel bir şekilde yerine getireceksiniz ve vahyedilenleri insanlara ulaştıracaksınız” diye söz almıştı.” …Evimi (Kabe-i Muazzama’yı) tavaf edenler, i’tikafa çekilenler, ruku’ ve secde edenler için temizleyin” diye (İbrahim’e ve İsmail’e) ahd verdik.” (el-Bakara, 2/125; Al-i İmran, 3/81; Taha, 20/115). İşte bu ayetlerdeki “ahd”, emir, buyruk, ulaştırma ve talimat şeklinde açıklanarak yorumlanmıştır. Biat etmek aslında Müslümanların peygamberler aracılığıyla Allah Teala ile yaptıkları bir sözleşmedir. Kur'an-ı Kerim’de konuyla ilgili olarak bakınız şöyle buyuruluyor: “Şüphesiz ki, sana biat edenler ancak Allah’a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükafat verecektir.” (el-Fetih, 48/10). Nezir bir şeyi adama, vacip olmayan bir ibadeti kendine vacip kılmak şeklinde açıklanarak tanımlanmaktadır. Aslında bu bir anlamda söz vermek ve akit yapmak anlamındadır. Kur'an-ı Kerim’de Hz. Meryem'in annesinin kızını özgür bir şekilde Allah yoluna adadığı ve bu değerli adağın kabul edildiği bizlere beyan ediliyor. “Bir zamanlar İmran’ın karısı şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdakini kayıtsız, şartsız sana adadım, benden kabul buyur; kuşkusuz sen her şeyi hakkıyla işiten ve hakkıyla bilensin.” (Al-i İmran, 3/35-37). Peygamber Efendimiz (S.A.V.), peygamberliği boyunca ümmetine karşı çok vefalı olmuştur. Mi'raç gecesinde o, semalara uruç eylemiş ve Sidretü’l-Müntehe’ya ulaşmış, cennetin güzelliklerini ve özelliklerini dünya gözüyle temaşa etmiş ve peygamberlerle görüşmüştür. O, bu dünyaya yeniden geri dönerek ümmetine vefayı öğretmek istemiştir. O'na cennetleri unutturan, ümmetine olan vefasıydı. Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in Mahşerde “ümmeti, ümmeti!” diyerek ümmetini almadan cennete girmeyeceğini beyan etmesi, ümmetine olan vefasını, düşkünlüğünü ve sahip çıkmasını bizlere en güzel bir şekilde anlatmaktadır. (Müslim, “İman”, 322). Vefakar olmak, herkesle birlikte iyilik ve güzellikleri paylaşmaktır aslında. Vefakarlık, güzel ahlakta buluşmak ve uzlaşmaktır. Herkes birbirinden vefalı olmayı beklerken kendisinin vefalı olmasını unutmaması önem arz etmektedir. Vefakar insanlarla buluşmak ve görüşmek üzere ve unutulan vefayı ihya etmek ve diriltmek üzere efendim her şey gönlümüzce olsun sizleri Allah Teala’ya emanet ediyorum. BİR AYET-İ KERİME “Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle satanlara gelince, işte onların ahirette hiç nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem veren bir azap vardır.” (Al-i İmran, 3/77). BİR HADİS-İ ŞERİF Peygamber Efendimiz (S.A.V.), “seyyidü’l-istiğfar” duasında, “Allah’ım! Gücüm yettiği kadar ahdine ve va’dine sadakat gösteriyorum.” diyerek dua ederdi. (Buhari, “Da’vat”, 16). BİR DUA Allah’ım! Bizleri sana gerçekten kul olanlardan eyle ve bizleri ahde vefalı olanlardan kıl. Bizleri Hz. Muhammed Mustafa’ya gerçekten ümmet olanlardan eyle ve verilen akitleri ve de sözleri yerine getirenlerden eyle. Her zaman ve her yerde ve de herkese karşı vefalı davranmayı ve vefakar olmayı bizlere lütfeyle. BİR FETVA Verilen her sözün sorumluluğu vardır. Yapılan her aktin yerine getirilmesi gerekir. Yapılan her adağın yerine getirilmesi önem arz eder. Edilen her biatın gerekleri yerine getirilmelidir. Tüm verilen sözler unutulmamalıdır, yerine getirilmelidir. Vefalı olmak, güzel ahlaktır. Elbette iyilik ve güzelliklerde vefalı olmak esastır ve İslami emirleri yerine getirerek ve yasaklarından uzaklaşarak vefalı olmak gereklidir.

İlk Peygamberden Son Peygambere Vefa Örnekleri

Bilindiği gibi tüm peygamberler en güzel ahlaka sahiptirler. İşte bu güzel ahlak ilkelerinden bir tanesi vefakar olmaktır. Peygamberlerle ilgili olarak birçok vefa örneği vardır. Önemli olan bu vefa örneklerini öğrenip ders alarak hayatımıza yansıtarak güncellememiz gerekmektedir. Bütün peygamberlerde bulunması gereken beş özellik ve güzellik vardır: Sıdk (doğruluk), emanet (kendisine ne verildiyse onu korumak ve ona riayet etmek), fetanet (zeki olmak), tebliğ (kendisine Allah Teala tarafından bildirilenleri duyurmak) ve ismet (günahsız olmak)’tir. İşte tüm bunlar vefalı olmanın gerekleri ve kademelendirilerek  babamız ve Hz. Havva annemiz çiğnedikleri yasaktan ötürü (zelle), tövbe edip pişman oldular ve Allah Teala’ya dua edip yalvararak vefalı bir tutum sergilediler: “Dediler ki: ”Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik (haksızlık yaptık). Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan elbette ziyan edenlerden oluruz!.” (el-Araf, 7/23).

Kur’an-ı Kerim, Allah Teala’nın Hz. Musa'ya, Hz. İbrahim'e ve de Hz. İsmail'e ahit verdiğini beyan ediyor. (el-Bakara, 2/125:el-Araf, 7/134). Bu ahit Allah Teala’dan gelen talimat veya emir şeklinde açıklanmıştır.

Allah Teala, insanlara peygamber göndermedikçe azap etmeyeceğini (el-İsra,17/15) beyan ediyor ve emirlerini ve yasaklarını insanlar içerisinden seçtiği peygamberler vasıtasıyla bildiriyor. İşte Allah Teala, seçtiği elçilerden “görevinizi en güzel bir şekilde yerine getireceksiniz ve vahyedilenleri insanlara ulaştıracaksınız” diye söz almıştı.” …Evimi (Kabe-i Muazzama’yı) tavaf edenler, i’tikafa çekilenler, ruku’ ve secde edenler için temizleyin” diye (İbrahim’e ve İsmail’e) ahd verdik.” (el-Bakara, 2/125; Al-i İmran, 3/81; Taha, 20/115). İşte bu ayetlerdeki “ahd”, emir, buyruk, ulaştırma ve talimat şeklinde açıklanarak yorumlanmıştır.

Biat etmek aslında Müslümanların peygamberler aracılığıyla Allah Teala ile yaptıkları bir sözleşmedir. Kur'an-ı Kerim’de konuyla ilgili olarak bakınız şöyle buyuruluyor: “Şüphesiz ki, sana biat edenler ancak Allah’a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükafat verecektir.” (el-Fetih, 48/10).

Nezir bir şeyi adama, vacip olmayan bir ibadeti kendine vacip kılmak şeklinde açıklanarak tanımlanmaktadır. Aslında bu bir anlamda söz vermek ve akit yapmak anlamındadır. Kur'an-ı Kerim’de Hz. Meryem'in annesinin kızını özgür bir şekilde Allah yoluna adadığı ve bu değerli adağın kabul edildiği bizlere beyan ediliyor. “Bir zamanlar İmran’ın karısı şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdakini kayıtsız, şartsız sana adadım, benden kabul buyur; kuşkusuz sen her şeyi hakkıyla işiten ve hakkıyla bilensin.” (Al-i İmran, 3/35-37).

Peygamber Efendimiz (S.A.V.), peygamberliği boyunca ümmetine karşı çok vefalı olmuştur. Mi'raç gecesinde o, semalara uruç eylemiş ve Sidretü’l-Müntehe’ya ulaşmış, cennetin güzelliklerini ve özelliklerini dünya gözüyle temaşa etmiş ve peygamberlerle görüşmüştür. O, bu dünyaya yeniden geri dönerek ümmetine vefayı öğretmek istemiştir. O'na cennetleri unutturan, ümmetine olan vefasıydı. Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in Mahşerde “ümmeti, ümmeti!” diyerek ümmetini almadan cennete girmeyeceğini beyan etmesi, ümmetine olan vefasını, düşkünlüğünü ve sahip çıkmasını bizlere en güzel bir şekilde anlatmaktadır. (Müslim, “İman”, 322).

Vefakar olmak, herkesle birlikte iyilik ve güzellikleri paylaşmaktır aslında. Vefakarlık, güzel ahlakta buluşmak ve uzlaşmaktır. Herkes birbirinden vefalı olmayı beklerken kendisinin vefalı olmasını unutmaması önem arz etmektedir. Vefakar insanlarla buluşmak ve görüşmek üzere ve unutulan vefayı ihya etmek ve diriltmek üzere efendim her şey gönlümüzce olsun sizleri Allah Teala’ya emanet ediyorum.

BİR AYET-İ KERİME

“Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle satanlara gelince, işte onların ahirette hiç nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem veren bir azap vardır.” (Al-i İmran, 3/77).

BİR HADİS-İ ŞERİF

Peygamber Efendimiz (S.A.V.), “seyyidü’l-istiğfar” duasında, “Allah’ım! Gücüm yettiği kadar ahdine ve va’dine sadakat gösteriyorum.” diyerek dua ederdi. (Buhari, “Da’vat”, 16).

BİR DUA

Allah’ım! Bizleri sana gerçekten kul olanlardan eyle ve bizleri ahde vefalı olanlardan kıl. Bizleri Hz. Muhammed Mustafa’ya gerçekten ümmet olanlardan eyle ve verilen akitleri ve de sözleri yerine getirenlerden eyle. Her zaman ve her yerde ve de herkese karşı vefalı davranmayı ve vefakar olmayı bizlere lütfeyle.

BİR FETVA

Verilen her sözün sorumluluğu vardır. Yapılan her aktin yerine getirilmesi gerekir. Yapılan her adağın yerine getirilmesi önem arz eder. Edilen her biatın gerekleri yerine getirilmelidir. Tüm verilen sözler unutulmamalıdır, yerine getirilmelidir. Vefalı olmak, güzel ahlaktır. Elbette iyilik ve güzelliklerde vefalı olmak esastır ve İslami emirleri yerine getirerek ve yasaklarından uzaklaşarak vefalı olmak gereklidir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.