Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
Köşe Yazarı
Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
 

Fatih ve Fetih Ruhu

FATİH VE FETİH RUHU Fatih, Arapça’dan Türkçe’ye geçmiştir, artık Türkçeleşmiş olan bir kelimedir, ismi fail olarak açan anlamını ifade eder, açma işini yapana denilir, bize ait olmayan beldelerin engellerini ortadan kaldırarak, oraların fethedilmesiyle birlikte bizim olmasını sağlayan kişiye de isim olarak verilmektedir. Özel isim olarak kullanılmaktadır. İstanbul’u ve Trabzon’u fetheden atamızın ismi, Fatih Sultan Mehmet Han ve çocuklarımıza verdiğimiz isimlerde olduğu gibi, yine Mekke-i Mükerreme’nin Fatihi Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’dir. Dolayısıyla Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in bir ismi de Fatih’tir. Demek ki, bir insan çocuğuna Fatih ismi vermişse, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) ismini vermiş olur. Aynı zamanda Peygamber Efendimiz (S.A.V.), Miftahü’l-Cenneh’tir, yani cennetin anahtarıdır. Cennete girenlerin ilkidir. Fetihte gönüllülük esastır. Zorlama ve baskıcı bir tutum söz konusu değildir. Bu yıl İstanbul’un fethinin 568. yıldönümüdür. Fethin hazırlanışı, icra edilişi ve kazanıldıktan sonraki sonuçlar her zaman insanlığa mal olmuş ve dünya tarihinde yerini alarak çok önemli dersler vermiştir efendim. İstanbul’un fethi ve daha birçok fetih müjdesi ve haberi Peygamber Efendimiz (S.A.V.) tarafından yıllar öncesinden verilmiştir. Bu da Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in mucizelerindendir. Fethin önemli özelliğinden bir tanesi de önce gönüllerin fethedilmesidir. Tarihte birçok savaş olmuş ve sonucunda topraklar el değiştirmiş ama komutanlara Fatih ismi verilmemiştir. İşgal kavramıyla ve galip gibi isimlerle anılmıştır. FETİH FARKI VE BİLİNCİ Birçok beldeyi fethederek, İslamlaşması niyetiyle ve azmiyle gayret gösteren maddi ve manevi olarak her şeylerini seferber eden birçok Müslüman, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) müjdesine nail olmak istemişlerdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurur: “İstanbul, elbet fetholunacaktır. O’ (nu fetheden) kumandan ne güzel kumandan, o’ (nu fetheden) asker ne güzel askerdir.” (Hakim, Cami’us-Sağır, Suyuti Celaleddin, Mısır, 1952, c.2, s.104). İstanbul 29 Mayıs 1453(M) tarihinde fethedilmeden önce Emeviler ve Abbasiler tarafından kuşatılmıştı. Hatta, Ebu Eyyüb el-Ensari (R.A.), kutsal beldelerden Medine-i Münevvere’den gelerek yaşı oldukça ileri olmasına rağmen İstanbul’a gelerek, kuşatmalara katılmıştır. Bilindiği üzere kendisi Peygamber Efendimiz’i (S.A.V.), yedi ay evinde misafir etme şerefine nail olmuştur. Şehit olan Ebu Eyyüb el-Ensari (R.A.) bulunduğu mekana defnedilmiştir. Kabrinin bulunduğu semte de “Eyüp” ismi verilmiştir. VII. ve VIII. asırlardan fethedilene kadar hep kuşatılmıştır. Stratejik konumu ve iki kıtayı birleştirmesi, Karadeniz’le, Marmara Denizi’ni ve dolayısıyla Akdeniz’i birleştiriyor olması ve de dünyanın sayılı coğrafyasından olması İstanbul’un sayılı şehirlerden olması gibi birçok etken ve neden hep fetih sebeplerinden olarak görülmüştür. Ayrıca İstanbul’da yaşayanlara yapılan haksızlıklar ve adalet dengesinin bozularak, gelir-gider dağılımının ortadan kaldırılması, insanların insanca yaşayamamaları ve refahın halk arasında olmaması ve de iyi idare edilememesi gibi etkenler de fethin gerçekleştirilmesinde önemli etkenlerdendir. Osmanlılar zamanında I. Beyazıt tarafından sonraki yıllarda oğlu Musa Çelebi, ilerleyen yıllarda II. Murat ve askerleri İstanbul’u fethetmek niyetiyle hep kuşatmışlardır. Gönüllerimize Fatih Sultan Mehmet Han ünvanıyla yer eden II. Mehmet 1451(M) yılında tahta geçti ve İstanbul’un fethiyle ilgili birçok plan ve proje yaptı, toplar döktürdü ve hazırlıklar yaptı. 19 yaşında tahta geçerek büyük gayret gösterdi: “Ya ben İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni” diyerek fetih hazırlıklarına başladı. Önce İstanbul’un savaşsız teslim edilmesi ve kan dökülmeden verilmesi için haber gönderdi. Bu kabul edilmeyince 6 Nisan 1453(M) Cuma günü namazın ardından fetih Suresi’nin okunmasıyla birlikte karadan ve denizden 54 gün sürecek olan kuşatma başlamış oldu. 29 Mayıs sabahı yapılan genel saldırı ile İstanbul Fethi gerçekleşmiş oldu. Şehre girdikten sonra yağmayı durduran ve herkesin can ve mal güvenliğinin olduğunu bildiren Fatih Sultan Mehmet Han ,Cuma günü ikinci girişinde Ayasofya’yı camiye çevirerek namaz kıldı. Genç Fatih, artık Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) müjdesine nail olmuş ve doğunun ve batının hakanı olmuştur ve Osmanlı’nın da büyük ve ikinci kurucusu olmuştur. Sultanü’l-bayreyn veberreyn, karanın ve denizin sultanı diye isimlendirilmiştir. Bizans’ın ve Roma’nın korkulu rüyası olan Fatih, Türk, İslam ve Roma hükümdarlıklarını da şahsında birleştirmeyi de başarabilmiştir. Orta Çağı kapatarak Yeni çağ açan Fatih, dünya tarihine damgasını vurmuştur. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Evet, fetihlerden ders çıkarmak ve her olaydan ibret almak çok önem arz etmektedir. Kendini en güzel bir şekilde ve çok yönlü yetiştiren Fatih Sultan Mehmet Han, asırlar sonra da bizlere mesajlar vermiştir. Yolumuzu aydınlatmıştır. İstanbul’un tekrar medeniyetimize uygun şekilde imar ve ihyasında Fatih Külliyesi çok önemlidir. Camisi, imarethanesi, türbeleri, mezarları, medresesi, kütüphanesi ve diğer bölümleriyle örnektir. Fetih, insanlara hizmet etmek, hayat seviyelerini yükseltmek, medeniyet inşa etmek, gönüller kazanmak, topluma huzur, asayiş, düzen getirmek ve barış ve esenlik getirmektir. İstanbul’un fethi ilimle, irfanla ve adaletle ve de gelişim, dönüşümle anılmaktadır. Fatih’i dünyada hiçbir kimse işgalci olarak görmemiştir. Bizans asillerinden, ileri gelenlerinden Notaras’ın şu sözünü zikretmeden geçemeyeceğim: “İstanbul’da kardinal şapkası görmektense, Müslümanların sarığını görmeyi tercih ederim.!” İstanbul’un fethinin yıldönümünde atalarımızın bizlere verdiği ve gönderdiği mesajı iyice okuyarak öğrenmeli ve kendimize uyarlamalıyız. 87 yıl sonra da olsa Ayasofya’nın tekrar müzeden camiye çevrilmesi bizleri sevindirmiştir. İçerisinde akademik derslerin ve vaazların yapılıyor olması ve cemaatle namaz kılınıyor ve de hutbe okunuyor olması da Fatih Sultan Mehmet Han’ın mesajının doğru okunuyor olduğu ve yadigarına da sahip çıktığımız anlamına gelmektedir. Necip Müslüman Türk Milletinin değerlerini yaşayıp, yaşatmalıyız. Başta 15 Temmuz Şehitlerimiz olmak üzere tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum, bizler atalarımıza layık olmalıyız ve güzel ve evrensel değerlerimizi önce kendimiz ve çocuklarımız başta olmak üzere tüm dünyaya öğreterek göstermeliyiz. Rabbim devletimizi, milletimizi, vatanımızı ve bayrağımızı, dinimizi, diyanetimizi ve mukaddesatımızı kıyamete kadar payidar eylesin, bizleri onlara hizmetkar eylesin. İstanbul’un fetih yıldönümü kutlu olsun, nice fetihlere erişmek üzere hepinizi Allah Teala’ya emanet ediyorum kıymetli okuyucularım!.

Fatih ve Fetih Ruhu

FATİH VE FETİH RUHU

Fatih, Arapça’dan Türkçe’ye geçmiştir, artık Türkçeleşmiş olan bir kelimedir, ismi fail olarak açan anlamını ifade eder, açma işini yapana denilir, bize ait olmayan beldelerin engellerini ortadan kaldırarak, oraların fethedilmesiyle birlikte bizim olmasını sağlayan kişiye de isim olarak verilmektedir. Özel isim olarak kullanılmaktadır. İstanbul’u ve Trabzon’u fetheden atamızın ismi, Fatih Sultan Mehmet Han ve çocuklarımıza verdiğimiz isimlerde olduğu gibi, yine Mekke-i Mükerreme’nin Fatihi Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’dir. Dolayısıyla Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in bir ismi de Fatih’tir. Demek ki, bir insan çocuğuna Fatih ismi vermişse, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) ismini vermiş olur. Aynı zamanda Peygamber Efendimiz (S.A.V.), Miftahü’l-Cenneh’tir, yani cennetin anahtarıdır. Cennete girenlerin ilkidir. Fetihte gönüllülük esastır. Zorlama ve baskıcı bir tutum söz konusu değildir. Bu yıl İstanbul’un fethinin 568. yıldönümüdür. Fethin hazırlanışı, icra edilişi ve kazanıldıktan sonraki sonuçlar her zaman insanlığa mal olmuş ve dünya tarihinde yerini alarak çok önemli dersler vermiştir efendim. İstanbul’un fethi ve daha birçok fetih müjdesi ve haberi Peygamber Efendimiz (S.A.V.) tarafından yıllar öncesinden verilmiştir. Bu da Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in mucizelerindendir. Fethin önemli özelliğinden bir tanesi de önce gönüllerin fethedilmesidir. Tarihte birçok savaş olmuş ve sonucunda topraklar el değiştirmiş ama komutanlara Fatih ismi verilmemiştir. İşgal kavramıyla ve galip gibi isimlerle anılmıştır.

FETİH FARKI VE BİLİNCİ

Birçok beldeyi fethederek, İslamlaşması niyetiyle ve azmiyle gayret gösteren maddi ve manevi olarak her şeylerini seferber eden birçok Müslüman, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) müjdesine nail olmak istemişlerdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurur: “İstanbul, elbet fetholunacaktır. O’ (nu fetheden) kumandan ne güzel kumandan, o’ (nu fetheden) asker ne güzel askerdir.” (Hakim, Cami’us-Sağır, Suyuti Celaleddin, Mısır, 1952, c.2, s.104). İstanbul 29 Mayıs 1453(M) tarihinde fethedilmeden önce Emeviler ve Abbasiler tarafından kuşatılmıştı. Hatta, Ebu Eyyüb el-Ensari (R.A.), kutsal beldelerden Medine-i Münevvere’den gelerek yaşı oldukça ileri olmasına rağmen İstanbul’a gelerek, kuşatmalara katılmıştır. Bilindiği üzere kendisi Peygamber Efendimiz’i (S.A.V.), yedi ay evinde misafir etme şerefine nail olmuştur. Şehit olan Ebu Eyyüb el-Ensari (R.A.) bulunduğu mekana defnedilmiştir. Kabrinin bulunduğu semte de “Eyüp” ismi verilmiştir.

VII. ve VIII. asırlardan fethedilene kadar hep kuşatılmıştır. Stratejik konumu ve iki kıtayı birleştirmesi, Karadeniz’le, Marmara Denizi’ni ve dolayısıyla Akdeniz’i birleştiriyor olması ve de dünyanın sayılı coğrafyasından olması İstanbul’un sayılı şehirlerden olması gibi birçok etken ve neden hep fetih sebeplerinden olarak görülmüştür. Ayrıca İstanbul’da yaşayanlara yapılan haksızlıklar ve adalet dengesinin bozularak, gelir-gider dağılımının ortadan kaldırılması, insanların insanca yaşayamamaları ve refahın halk arasında olmaması ve de iyi idare edilememesi gibi etkenler de fethin gerçekleştirilmesinde önemli etkenlerdendir. Osmanlılar zamanında I. Beyazıt tarafından sonraki yıllarda oğlu Musa Çelebi, ilerleyen yıllarda II. Murat ve askerleri İstanbul’u fethetmek niyetiyle hep kuşatmışlardır. Gönüllerimize Fatih Sultan Mehmet Han ünvanıyla yer eden II. Mehmet 1451(M) yılında tahta geçti ve İstanbul’un fethiyle ilgili birçok plan ve proje yaptı, toplar döktürdü ve hazırlıklar yaptı. 19 yaşında tahta geçerek büyük gayret gösterdi: “Ya ben İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni” diyerek fetih hazırlıklarına başladı. Önce İstanbul’un savaşsız teslim edilmesi ve kan dökülmeden verilmesi için haber gönderdi. Bu kabul edilmeyince 6 Nisan 1453(M) Cuma günü namazın ardından fetih Suresi’nin okunmasıyla birlikte karadan ve denizden 54 gün sürecek olan kuşatma başlamış oldu. 29 Mayıs sabahı yapılan genel saldırı ile İstanbul Fethi gerçekleşmiş oldu. Şehre girdikten sonra yağmayı durduran ve herkesin can ve mal güvenliğinin olduğunu bildiren Fatih Sultan Mehmet Han ,Cuma günü ikinci girişinde Ayasofya’yı camiye çevirerek namaz kıldı. Genç Fatih, artık Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) müjdesine nail olmuş ve doğunun ve batının hakanı olmuştur ve Osmanlı’nın da büyük ve ikinci kurucusu olmuştur. Sultanü’l-bayreyn veberreyn, karanın ve denizin sultanı diye isimlendirilmiştir. Bizans’ın ve Roma’nın korkulu rüyası olan Fatih, Türk, İslam ve Roma hükümdarlıklarını da şahsında birleştirmeyi de başarabilmiştir. Orta Çağı kapatarak Yeni çağ açan Fatih, dünya tarihine damgasını vurmuştur.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Evet, fetihlerden ders çıkarmak ve her olaydan ibret almak çok önem arz etmektedir. Kendini en güzel bir şekilde ve çok yönlü yetiştiren Fatih Sultan Mehmet Han, asırlar sonra da bizlere mesajlar vermiştir. Yolumuzu aydınlatmıştır. İstanbul’un tekrar medeniyetimize uygun şekilde imar ve ihyasında Fatih Külliyesi çok önemlidir. Camisi, imarethanesi, türbeleri, mezarları, medresesi, kütüphanesi ve diğer bölümleriyle örnektir. Fetih, insanlara hizmet etmek, hayat seviyelerini yükseltmek, medeniyet inşa etmek, gönüller kazanmak, topluma huzur, asayiş, düzen getirmek ve barış ve esenlik getirmektir. İstanbul’un fethi ilimle, irfanla ve adaletle ve de gelişim, dönüşümle anılmaktadır. Fatih’i dünyada hiçbir kimse işgalci olarak görmemiştir. Bizans asillerinden, ileri gelenlerinden Notaras’ın şu sözünü zikretmeden geçemeyeceğim: “İstanbul’da kardinal şapkası görmektense, Müslümanların sarığını görmeyi tercih ederim.!” İstanbul’un fethinin yıldönümünde atalarımızın bizlere verdiği ve gönderdiği mesajı iyice okuyarak öğrenmeli ve kendimize uyarlamalıyız. 87 yıl sonra da olsa Ayasofya’nın tekrar müzeden camiye çevrilmesi bizleri sevindirmiştir. İçerisinde akademik derslerin ve vaazların yapılıyor olması ve cemaatle namaz kılınıyor ve de hutbe okunuyor olması da Fatih Sultan Mehmet Han’ın mesajının doğru okunuyor olduğu ve yadigarına da sahip çıktığımız anlamına gelmektedir. Necip Müslüman Türk Milletinin değerlerini yaşayıp, yaşatmalıyız. Başta 15 Temmuz Şehitlerimiz olmak üzere tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum, bizler atalarımıza layık olmalıyız ve güzel ve evrensel değerlerimizi önce kendimiz ve çocuklarımız başta olmak üzere tüm dünyaya öğreterek göstermeliyiz. Rabbim devletimizi, milletimizi, vatanımızı ve bayrağımızı, dinimizi, diyanetimizi ve mukaddesatımızı kıyamete kadar payidar eylesin, bizleri onlara hizmetkar eylesin. İstanbul’un fetih yıldönümü kutlu olsun, nice fetihlere erişmek üzere hepinizi Allah Teala’ya emanet ediyorum kıymetli okuyucularım!.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.