Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
Köşe Yazarı
Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
 

Değişen Değerler Karşısında Mahremiyet Bilinci

Hucurat suresi (49.Sure), özellikle İslami ahlakın önemli ilke ve kurallarını bizlere beyan eder. Özel hayatın dokunulmazlığı ve mahremiyetin korunması ve de herkesin birbirine saygı göstermesi konusunu işleyerek günahlardan uzaklaşarak Rabbimizin rızasına nail olma yolunda (Takva) gayret göstermemizi bizlerden ister. Bu konuda Rabbimiz mealen şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; zira bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten sakının. Allah tövbeleri çokça kabul edendir, rahmeti, merhameti çoktur.” (el-Hucurat,49/12). Mahrem, sözlükte “Helal olmayan ve yasaklanan haram olan” anlamında kullanılmaktadır. İslam hukuku (Fıkıh) terimidir. Delaleti ve sübüti kati olan ve yapılmaması şarice istenen, yasaklanan haram, muharrem, tahrim ve mahrum gibi kelimeler h-r-m kökünden türemiştir ve Arapça’dan Türkçemize geçmiş olan kelimelerdir. Mahremi, nikah düşmeyen, içli, dışlı olup her şeyleri bilen, herkese söylenmemesi gereken bilgi, diğer insanların bilmemesi gereken özel durum şeklinde de tanımlayabiliriz. Saygın ve en mükemmel şekilde yaratılan ve de ibadet, kulluk görevleriyle sorumlu olan insanoğlunun özellik ve güzelliklerini muhafaza anlamını da ifade eden mahremiyet kavramı, gizli kalmasını istediği durumları, davranışları ve konuşmaları kısaca özel yaşayışı, şahsiyeti ve şerefi korumayı hedeflemektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), özel hayatın ve sırların açıklanmamasıyla ilgili olarak şöyle buyurur: “Ey gerçek anlamda (Kamil olarak) iman etmemiş olan kimseler! Müslümanların gıybetini yapmayın ve onların gizli hallerini araştırmayın. Zira her kim onların gizli hallerini araştırırsa Allah da onun gizli halini araştırır. Allah, kimin gizli halini araştırırsa onu evinde (Gizlice yaptıklarını ortaya çıkarmak suretiyle) bile rezil rüsva eder.” (Ebu Davud, “Edeb”,35). Mahremiyeti üç boyutlu olarak ifade etmek mümkündür. Bireysel, mekânsal ve enformasyon (Bilgi) mahremiyet. Sosyal medyanın insanlar tarafından çokça kullanılıyor olması, değer yargılarında, örf ve adetlerde ve de dini yaşantılarda ve diğer konularda etkileşimi, gelişimi ve dönüşümü beraberinde getirdiğini ifade etmek pekala mümkündür. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in şu ifadesi bizleri çokça düşündürmelidir: “Mahremiyet, artık norm değil, insanlar sadece daha çok ve çeşitli bilgiyi paylaşmakla kalmıyor, daha fazla insanla ve daha açık şekilde paylaşarak bundan memnuniyet duyuyorlar.” Esasasen gerçek hayatta iyi, güzel, ahlaki olanlar; sanal alemde de iyi, güzel ve ahlaki olanlardır. Aynı şekilde gerçek hayatta kötü, çirkin ve ahlaki olmayanların da sanal alemde de kötü, çirkin ve ahlaki olmaması gerçeğini asla unutmamak gerekmektedir. Buradan yola çıkarak sosyal medyayı ve dijital teknolojiyi kullanmak önem arz etmektedir. İşte o zaman sanal alemle, gerçek hayat arasında çelişki olmaz. Herkes değer yargılarıyla, inanç ve düşüncelerinden sapmayarak ve kendi kültür ve geleneklerine göre yaşar ve gelişen ve de dönüşen teknolojiden olumsuz etkilenmez.   YARADILIŞ GAYEMİZ OLAN İBADET ALLAH TEALA’NIN RIZASI İÇİN YAPILIR İnsanın bedeni, başkalarına söylediği sırlar ve aile içi ilişkiler ve de insanın özel hayatı, hastalığı, özel durumu gibi haller mahrem alanlardır. Mahremiyet herkes için ortak haktır. Verilen sadakanın başa kakılmaması, reklamının yapılmaması ve eda edilen ibadetin gösteriş için yapılmaması, günahların reklamının yapılmaması, edepsizliğin hiçbir şekilde kabul edilmemesi ve insanın yaradılışına uygun şekilde onurlu ve şerefli bir şekilde yaşama bilinci önem arz etmektedir. Bizim hürriyetimiz, başkasının hakkının başladığı yerde biter. Sanal alemin ortaya çıkardığı yeni değerler nelerdir, bunları tespit ederek karşılık bulmak, sisteme oturtmak gibi önemli konular karşımızda durmaktadır. Özellikle gençlerimize daha fazla faydalı olmak için bu konu önemini korumaktadır. Düzen, kurallar ve ilkeler her yerde ve herkes için geçeli olmalıdır, belirsizlik ve düzensizlik hiçbir kimseye fayda sağlamadığı gibi kaosa ve fesada sevk eder. İnsanlar arası ilişkiler dünya menfaatine ve çıkarlara indirgenemez. Her şeyi bilen Allah Teala’ya yapılan ibadetlerin, dijital teknolojiyle ve sanal alemle herkese canlı, cansız; yazılı, görsel olarak tüm herkese bildirilmesini açıklamak zor olsa gerektir. Halbuki yapılan haccın ve kılınan namazın ve de yapılan yardımın reklamı olmaz tüm ibadetler Allah Teala’nın emri olduğu için eda edilir.   DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Bizleri en güzel bir şekilde yaratan Rabbimiz, bizler için hem dünya ve hem ahirette iyilik ve güzellikler istemiştir. Son din İslam diniyle dünya hayatını nasıl yaşayacağımız konusunda bizlere yol göstermiştir. Dünya hayatının, ebedi alem olan ahiret hayatını kazanmak için vesile olduğunu bizlere bildirmiştir. Elbette her insan bu dünya hayatını en güzel bir şekilde yaşamak ister. Bu isteğini de ancak Rabbimizin emirlerini yerine getirmekle ve yasakladıklarından uzak durmakla gerçekleştirebilir. Huzur, mutluluk ve bereketli ömür geçirmek Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in sünnet-i seniyyesiyle mümkündür. Yapılan hiçbir kötülüğün mazereti olamaz. Yapılan günahın reklamı da olamaz. Vasıtalar, vesileler günahın işlenmesine neden olamaz. İbadetlerimizi yalnız Rabbimizin rızası için yapmak önemlidir. Bizleri “biz” yapan değerlerimiz her yerde geçerlidir. Aldatmamak ve aldatılmamak önem arz eder. Her türlü bağımlılıktan uzak durmak bizleri kurtuluşa ve başarıya ulaştıracaktır. Allah’a emanet olun aziz okuyucularım, sizleri bir ayet-i kerime, bir hadis-i şerif, bir dua ve bir fetvayla baş başa bırakıyorum efendim.   BİR AYET-İ KERİME “Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra da su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yusuf’a böyle bir önlemi öğrettik, yoksa Allah dileyip bunu öğretmeseydi kralın kanununa göre kardeşini alıkoyamazdı. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her bilenin üstünde daha çok bilen biri vardır.” (Yusuf,12/76).   BİR HADİS-İ ŞERİF “Bedeninin senin üzerinde hakkı vardır.” (Müslim, “Sıyam”,182).   BİR DUA Rabbim bizleri her türlü afat ve beladan koruyarak muhafaza eyle! Mahremimizi ve mahremiyetimizi muhafaza eyle kötülere ve kötü niyetlilere fırsat verme! Amin.   BİR FETVA Mahremiyet konusunda İslam dini, söz konusu sınırları kişilerin ve toplumların anlayışına bırakmamış; bizzat Rabbimiz bu sınırları belirlemiştir. İnsanı var etmiş, nasıl yaşaması gerektiğini belirleyerek koruyucu ilkeler koymuş; uygulanarak korunmasını istemiştir. Gıybet ve iftira haramdır. Gıybet, başkasını hoşlanmayacağı bir şekilde anmaktır. İftira ise, başkasını kendisinde olmayan özellikle anmaktır.

Değişen Değerler Karşısında Mahremiyet Bilinci

Hucurat suresi (49.Sure), özellikle İslami ahlakın önemli ilke ve kurallarını bizlere beyan eder. Özel hayatın dokunulmazlığı ve mahremiyetin korunması ve de herkesin birbirine saygı göstermesi konusunu işleyerek günahlardan uzaklaşarak Rabbimizin rızasına nail olma yolunda (Takva) gayret göstermemizi bizlerden ister. Bu konuda Rabbimiz mealen şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; zira bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten sakının. Allah tövbeleri çokça kabul edendir, rahmeti, merhameti çoktur.” (el-Hucurat,49/12).

Mahrem, sözlükte “Helal olmayan ve yasaklanan haram olan” anlamında kullanılmaktadır. İslam hukuku (Fıkıh) terimidir. Delaleti ve sübüti kati olan ve yapılmaması şarice istenen, yasaklanan haram, muharrem, tahrim ve mahrum gibi kelimeler h-r-m kökünden türemiştir ve Arapça’dan Türkçemize geçmiş olan kelimelerdir. Mahremi, nikah düşmeyen, içli, dışlı olup her şeyleri bilen, herkese söylenmemesi gereken bilgi, diğer insanların bilmemesi gereken özel durum şeklinde de tanımlayabiliriz. Saygın ve en mükemmel şekilde yaratılan ve de ibadet, kulluk görevleriyle sorumlu olan insanoğlunun özellik ve güzelliklerini muhafaza anlamını da ifade eden mahremiyet kavramı, gizli kalmasını istediği durumları, davranışları ve konuşmaları kısaca özel yaşayışı, şahsiyeti ve şerefi korumayı hedeflemektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), özel hayatın ve sırların açıklanmamasıyla ilgili olarak şöyle buyurur: “Ey gerçek anlamda (Kamil olarak) iman etmemiş olan kimseler! Müslümanların gıybetini yapmayın ve onların gizli hallerini araştırmayın. Zira her kim onların gizli hallerini araştırırsa Allah da onun gizli halini araştırır. Allah, kimin gizli halini araştırırsa onu evinde (Gizlice yaptıklarını ortaya çıkarmak suretiyle) bile rezil rüsva eder.” (Ebu Davud, “Edeb”,35).

Mahremiyeti üç boyutlu olarak ifade etmek mümkündür. Bireysel, mekânsal ve enformasyon (Bilgi) mahremiyet. Sosyal medyanın insanlar tarafından çokça kullanılıyor olması, değer yargılarında, örf ve adetlerde ve de dini yaşantılarda ve diğer konularda etkileşimi, gelişimi ve dönüşümü beraberinde getirdiğini ifade etmek pekala mümkündür. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in şu ifadesi bizleri çokça düşündürmelidir: “Mahremiyet, artık norm değil, insanlar sadece daha çok ve çeşitli bilgiyi paylaşmakla kalmıyor, daha fazla insanla ve daha açık şekilde paylaşarak bundan memnuniyet duyuyorlar.” Esasasen gerçek hayatta iyi, güzel, ahlaki olanlar; sanal alemde de iyi, güzel ve ahlaki olanlardır. Aynı şekilde gerçek hayatta kötü, çirkin ve ahlaki olmayanların da sanal alemde de kötü, çirkin ve ahlaki olmaması gerçeğini asla unutmamak gerekmektedir. Buradan yola çıkarak sosyal medyayı ve dijital teknolojiyi kullanmak önem arz etmektedir. İşte o zaman sanal alemle, gerçek hayat arasında çelişki olmaz. Herkes değer yargılarıyla, inanç ve düşüncelerinden sapmayarak ve kendi kültür ve geleneklerine göre yaşar ve gelişen ve de dönüşen teknolojiden olumsuz etkilenmez.

 

YARADILIŞ GAYEMİZ OLAN İBADET ALLAH TEALA’NIN RIZASI İÇİN YAPILIR

İnsanın bedeni, başkalarına söylediği sırlar ve aile içi ilişkiler ve de insanın özel hayatı, hastalığı, özel durumu gibi haller mahrem alanlardır. Mahremiyet herkes için ortak haktır. Verilen sadakanın başa kakılmaması, reklamının yapılmaması ve eda edilen ibadetin gösteriş için yapılmaması, günahların reklamının yapılmaması, edepsizliğin hiçbir şekilde kabul edilmemesi ve insanın yaradılışına uygun şekilde onurlu ve şerefli bir şekilde yaşama bilinci önem arz etmektedir. Bizim hürriyetimiz, başkasının hakkının başladığı yerde biter. Sanal alemin ortaya çıkardığı yeni değerler nelerdir, bunları tespit ederek karşılık bulmak, sisteme oturtmak gibi önemli konular karşımızda durmaktadır. Özellikle gençlerimize daha fazla faydalı olmak için bu konu önemini korumaktadır. Düzen, kurallar ve ilkeler her yerde ve herkes için geçeli olmalıdır, belirsizlik ve düzensizlik hiçbir kimseye fayda sağlamadığı gibi kaosa ve fesada sevk eder. İnsanlar arası ilişkiler dünya menfaatine ve çıkarlara indirgenemez. Her şeyi bilen Allah Teala’ya yapılan ibadetlerin, dijital teknolojiyle ve sanal alemle herkese canlı, cansız; yazılı, görsel olarak tüm herkese bildirilmesini açıklamak zor olsa gerektir. Halbuki yapılan haccın ve kılınan namazın ve de yapılan yardımın reklamı olmaz tüm ibadetler Allah Teala’nın emri olduğu için eda edilir.

 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Bizleri en güzel bir şekilde yaratan Rabbimiz, bizler için hem dünya ve hem ahirette iyilik ve güzellikler istemiştir. Son din İslam diniyle dünya hayatını nasıl yaşayacağımız konusunda bizlere yol göstermiştir. Dünya hayatının, ebedi alem olan ahiret hayatını kazanmak için vesile olduğunu bizlere bildirmiştir. Elbette her insan bu dünya hayatını en güzel bir şekilde yaşamak ister. Bu isteğini de ancak Rabbimizin emirlerini yerine getirmekle ve yasakladıklarından uzak durmakla gerçekleştirebilir. Huzur, mutluluk ve bereketli ömür geçirmek Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in sünnet-i seniyyesiyle mümkündür. Yapılan hiçbir kötülüğün mazereti olamaz. Yapılan günahın reklamı da olamaz. Vasıtalar, vesileler günahın işlenmesine neden olamaz. İbadetlerimizi yalnız Rabbimizin rızası için yapmak önemlidir. Bizleri “biz” yapan değerlerimiz her yerde geçerlidir. Aldatmamak ve aldatılmamak önem arz eder. Her türlü bağımlılıktan uzak durmak bizleri kurtuluşa ve başarıya ulaştıracaktır. Allah’a emanet olun aziz okuyucularım, sizleri bir ayet-i kerime, bir hadis-i şerif, bir dua ve bir fetvayla baş başa bırakıyorum efendim.

 

BİR AYET-İ KERİME

“Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra da su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yusuf’a böyle bir önlemi öğrettik, yoksa Allah dileyip bunu öğretmeseydi kralın kanununa göre kardeşini alıkoyamazdı. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her bilenin üstünde daha çok bilen biri vardır.” (Yusuf,12/76).

 

BİR HADİS-İ ŞERİF

“Bedeninin senin üzerinde hakkı vardır.” (Müslim, “Sıyam”,182).

 

BİR DUA

Rabbim bizleri her türlü afat ve beladan koruyarak muhafaza eyle! Mahremimizi ve mahremiyetimizi muhafaza eyle kötülere ve kötü niyetlilere fırsat verme! Amin.

 

BİR FETVA

Mahremiyet konusunda İslam dini, söz konusu sınırları kişilerin ve toplumların anlayışına bırakmamış; bizzat Rabbimiz bu sınırları belirlemiştir. İnsanı var etmiş, nasıl yaşaması gerektiğini belirleyerek koruyucu ilkeler koymuş; uygulanarak korunmasını istemiştir. Gıybet ve iftira haramdır. Gıybet, başkasını hoşlanmayacağı bir şekilde anmaktır. İftira ise, başkasını kendisinde olmayan özellikle anmaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.