Esra GÜREL ŞEN
Köşe Yazarı
Esra GÜREL ŞEN
 

TAŞINMA

TAŞINMA Ne zaman ev taşımaya niyetlensem nakliye şirketlerinin eşyalarımı toplamasını istemem. Onları mutlaka kendim ambalajlamalı, kendim kolilemeliyim. Böylece ne nerede bilebilirim. Toplamaya her zaman kitaplardan başlarım. Koliler ağır olmasın diye sık sık kontrol ederek kitaplarımı ambalajlarım. Önemlidir kitaplarım başlarına bir şey gelsin istemem. Sonra salon dolaplarının içinde misafirlere ikramı bekleyen kendimce kıymetli tabaklarıma, bardaklarıma gelir sıra. Beyaz ambalaj kâğıtlarına özenle sarıp kırılmasınlar diye aralarına mutfaktaki bütün kurulama bezlerini doldurduğum kolileri bantlamak da ayrı bir çaba gerektirir. Önce boş koliyi altı açılmayacak ve ağırlıkları kaldırabilecek şekilde bantlamalısınız sonra da çıkıntı yapmadan düzgünce kapatıp üzerini asetat kalemiyle içinde ne olduğunu anlayabileceğiniz şekilde yazmanız gerekir. Yoksa karışır yeni evinize gittiğinizde aradığınızı bulmak için tüm kolileri açmanız gerekebilir. Ah tabii, bir de kırılacak eşya olup olmadığını belirtmeniz gerekli yoksa taşıma şirketleri dikkat etmeyebilir. Bu taşınma merakı da nereden çıktı diye sorabilirsiniz. Haklısınız çünkü yine taşınıyorum. Hayatın bana cilvelerinden biri de bir türlü mekân kalıcılığı sağlayamamdır. Şikâyetçi değilim, hatta hayatıma hareket getirdiğini ve her taşınmada dip köşe temizlik yapıp işe yaramayan pek çok eşyadan kurtulmama yardım ettiği için seviyorum taşınma telaşını. Taşınma ruh haline yeniden girdiğim bugünlerde aklıma hayatımızın her evresinde hiç durmadan hâlden hâle taşındığımız geldi. Sürekli bir nakil durumundayız aslında. Hayat denilen bu sihirli yolculuğa bebek olarak başlıyoruz. Zayıf, muhtaç ve bağımlıyız. Bize bakan birileri olmazsa yaşayamaz ölürüz. Bu hâl çok uzun sürmüyor Allahtan.  Kendimizi ve çevremizi tanıyıp konuşmaya başladığımız zaman bu güçsüzlük durumu azalıyor. Kendimizi henüz dünyanın zorluklarından koruyamıyoruz belki ama bunu konuşarak bizi koruyanlara anlatabiliriz. Eh bebeklikten çocukluğa taşındık bile. Kundakları, bebek bezlerini ve biberonları kolileyip kaldırdık dağarcığımıza artık oyuncakların şimdiki çocuklar için dijital oyunların ve çizgi filmlerin devri başladı hatta kreşlerde tanışacağımız arkadaşların, masal kitaplarının ve yeni oyunların zamanı. Bunların paketlenip kaldırılması ve yerini kalemlere, silgilere bırakması elbette okul ile oluyor. Şimdi öğrenme çağına taşındık işte. Evre evre ilerleyebiliriz bu çağda. Her ilerleyişimiz bir önceki evrenin materyallerini ambalajlayıp kolileyip kaldıracak ve ne yazık ki çoğunu yeni evrelerimize taşıyamayacağız. Tıpkı çok özenilen yeni evlere taşınmak gibi. Yeni eşyalar, yeni umutlar isteyeceğiz yeni yaşantımızda. Gençlik belki de taşındığımız en güzel zaman dilimi. Hayallerimiz hâlâ canlı, umutlarımız heyecan verici olacak. Bedenimiz sağlıklı, gücümüzün zirvesinde ve bu durumun hiç bitmeyeceğini sanacak kadar hazırlıksız olacağız. Her şeyi gerçekleştirebileceğimiz inancı bizi kamçılayacak ve olmak istediğimiz şeye doğru bazen dikkatli çoğu zaman dikkatsiz yönlendirecek bizi. Sonra birden hayatımızın bir başka evresine taşınmak için koli yaparken bulacağız kendimizi. Gençlik İdeolojilerimizi bir bir kapatıp üstlerini yazarken belki de bir daha hiç açılmayacakları hiç aklımıza gelmeyecek ya da umutlarımız girerken bir koliye geçtiğimiz yeni evreye mutlaka götürülecekler kaydıyla bantlanacak ağızları. Taşındığımız yeni dünyaya yerleşirken biten tatlı öğrencilik zamanlarının yerini yeni başlayan iş hayatı alacak, kim bilir belki bir sevgili ya da farklı şehirlere gidiş veya farklı şehirlerden dönüşler dolduracak yeni evremizin odalarını. İlerleyen zamanla birlikte bir eş, çocuklar, yepyeni dostlar girecek hayatımıza. Gençliğimizin çılgın ve süratli koşusunun bittiğini yeni kolilerden disiplin çıkınca anlayacağız. Yavaşlayıp durgunlaşacağız ama daha huzurlu, daha fazla sorumluluk gerektiren uğraşlar yepyeni bir yolculuğa çıktığımızı bambaşka renklerin çevremizi sardığını gösterecek bize. Gençliğimizin devam ettiği konusunda ısrarcı hiç tökezlemeden devam ettiğimiz bu evrede aradaki ufak taşınmalarımızı inatla görmezden gelip hâlâ orada, gençliğimizin dinamik günlerinde durduğumuzu hayal etmeye devam edeceğiz. Yıllar fark edemediğimiz bir hızla geçtikçe bir türlü orta yaşlı evresine çoktan taşındığımızı kabullenmeyeceğiz. Olgun gençlik döneminde olduğumuzu kendimize ve çevremizdekilere kanıtlama yarışına gireceğiz. Saçlarımız mı beyazladı varsın olsun. Şimdiki saç boyaları çok marifetli, kırışıklar için çoktan aldınız kremleri. Şişmanladınız mı? Spor salonları, parklar bunun için var. Yürüyün canım sizde. Oğlunuzun renkli pantolonu size de çok yakışıyordur eminim. Kızınızın yırtık kotu pekâlâ sizde de güzel durabilir. Hem biz yaşlanmıyoruz ki çocuklarımız büyüyorlar.  Hiç içimizden gelmediği için bir türlü toplayıp kolilemeyi beceremediğimiz bence kaldırmamıza da gerek olmayan gençlik olguları etrafta saçılmaya devam ederken yeni koliler açılmaya başlayıverecek kendiliğinden. Diz ağrıları, bükülen vücut proporsiyonu, onca yürüyüşe rağmen bir türlü inceltemediğimiz bel çevresi, cebimizde, çantamızda sürekli taşımak zorunda kaldığımız yakın gözlükleri bize çoktan yepyeni bir evreye taşındığımızı acı da olsa hatırlatıverir. Bu kolilerin en büyüğünün üzerinde kocaman harflerle “Emeklilik” yazar. Onca çalışmanın, edinilen tecrübelerin artık işimize yaramayacağını düşünmek canımızı acıtır fakat bu kendimize yapacağımız çok büyük bir haksızlıktır bence. Taşındığımız bu yeni evre, eski tecrübelerimizi kullanarak yepyeni ufuklar açabileceğimiz harika bir dönem olabilir. Babam, “Yaşlanın ama ihtiyarlamayın, “derdi. İhtiyarlamamayı hedefleyerek taşınılan bu yeni hayat da özgürüz artık.  Çoktan beynimizin tavan arasına kaldırdığımız bir daha ağızları hiç açılmayacak kolilerimizi anılarımızla canlandırarak yepyeni umutlara ve mutluluklara uzanabiliriz.  Ailemiz, hobilerimiz o güne yapmayı isteyip yapamadıklarımız hatta yeni ve farklı çalışma fırsatları bizi bekliyor olabilir. Neden olmasın? Her taşınma yeniliklere götürür bizi. Eski evinizin dibini köşesini karıştırır size fazla gelenleri dağıtır kullanılmayacak kadar eskiyenleri ya da artık görmek istemediklerinizi atarsınız. Unuttuğunuz eşyalarınıza, anılarınıza kavuşur daha önce yaşadıklarınızı hatırlayıp geçmiş muhasebesi yaparsınız. Gördüklerimiz güldürür de ağlatır bizi. Fakat unutmamalı onlar bizim eşyalarımız ve bizim anılarımız. Yaşantımız boyunca her bir evreden diğerine taşınırken arkamızda biriktirdiğimiz kolilerimiz ne kadar çoksa hayatın bize verdikleri de o kadar çok demektir önümüzde açacağımız yepyeni kolilerin olması da vereceklerinin daha bitmediğine işaret.  Güzel anılarla dolu, bol kolili hayatlarda sevgi ve sağlıkla kalın.                                                                        

TAŞINMA

TAŞINMA

Ne zaman ev taşımaya niyetlensem nakliye şirketlerinin eşyalarımı toplamasını istemem. Onları mutlaka kendim ambalajlamalı, kendim kolilemeliyim. Böylece ne nerede bilebilirim. Toplamaya her zaman kitaplardan başlarım. Koliler ağır olmasın diye sık sık kontrol ederek kitaplarımı ambalajlarım. Önemlidir kitaplarım başlarına bir şey gelsin istemem. Sonra salon dolaplarının içinde misafirlere ikramı bekleyen kendimce kıymetli tabaklarıma, bardaklarıma gelir sıra. Beyaz ambalaj kâğıtlarına özenle sarıp kırılmasınlar diye aralarına mutfaktaki bütün kurulama bezlerini doldurduğum kolileri bantlamak da ayrı bir çaba gerektirir. Önce boş koliyi altı açılmayacak ve ağırlıkları kaldırabilecek şekilde bantlamalısınız sonra da çıkıntı yapmadan düzgünce kapatıp üzerini asetat kalemiyle içinde ne olduğunu anlayabileceğiniz şekilde yazmanız gerekir. Yoksa karışır yeni evinize gittiğinizde aradığınızı bulmak için tüm kolileri açmanız gerekebilir. Ah tabii, bir de kırılacak eşya olup olmadığını belirtmeniz gerekli yoksa taşıma şirketleri dikkat etmeyebilir.

Bu taşınma merakı da nereden çıktı diye sorabilirsiniz. Haklısınız çünkü yine taşınıyorum. Hayatın bana cilvelerinden biri de bir türlü mekân kalıcılığı sağlayamamdır. Şikâyetçi değilim, hatta hayatıma hareket getirdiğini ve her taşınmada dip köşe temizlik yapıp işe yaramayan pek çok eşyadan kurtulmama yardım ettiği için seviyorum taşınma telaşını.

Taşınma ruh haline yeniden girdiğim bugünlerde aklıma hayatımızın her evresinde hiç durmadan hâlden hâle taşındığımız geldi. Sürekli bir nakil durumundayız aslında. Hayat denilen bu sihirli yolculuğa bebek olarak başlıyoruz. Zayıf, muhtaç ve bağımlıyız. Bize bakan birileri olmazsa yaşayamaz ölürüz. Bu hâl çok uzun sürmüyor Allahtan.  Kendimizi ve çevremizi tanıyıp konuşmaya başladığımız zaman bu güçsüzlük durumu azalıyor. Kendimizi henüz dünyanın zorluklarından koruyamıyoruz belki ama bunu konuşarak bizi koruyanlara anlatabiliriz. Eh bebeklikten çocukluğa taşındık bile. Kundakları, bebek bezlerini ve biberonları kolileyip kaldırdık dağarcığımıza artık oyuncakların şimdiki çocuklar için dijital oyunların ve çizgi filmlerin devri başladı hatta kreşlerde tanışacağımız arkadaşların, masal kitaplarının ve yeni oyunların zamanı. Bunların paketlenip kaldırılması ve yerini kalemlere, silgilere bırakması elbette okul ile oluyor. Şimdi öğrenme çağına taşındık işte. Evre evre ilerleyebiliriz bu çağda. Her ilerleyişimiz bir önceki evrenin materyallerini ambalajlayıp kolileyip kaldıracak ve ne yazık ki çoğunu yeni evrelerimize taşıyamayacağız. Tıpkı çok özenilen yeni evlere taşınmak gibi. Yeni eşyalar, yeni umutlar isteyeceğiz yeni yaşantımızda. Gençlik belki de taşındığımız en güzel zaman dilimi. Hayallerimiz hâlâ canlı, umutlarımız heyecan verici olacak. Bedenimiz sağlıklı, gücümüzün zirvesinde ve bu durumun hiç bitmeyeceğini sanacak kadar hazırlıksız olacağız. Her şeyi gerçekleştirebileceğimiz inancı bizi kamçılayacak ve olmak istediğimiz şeye doğru bazen dikkatli çoğu zaman dikkatsiz yönlendirecek bizi. Sonra birden hayatımızın bir başka evresine taşınmak için koli yaparken bulacağız kendimizi.

Gençlik İdeolojilerimizi bir bir kapatıp üstlerini yazarken belki de bir daha hiç açılmayacakları hiç aklımıza gelmeyecek ya da umutlarımız girerken bir koliye geçtiğimiz yeni evreye mutlaka götürülecekler kaydıyla bantlanacak ağızları. Taşındığımız yeni dünyaya yerleşirken biten tatlı öğrencilik zamanlarının yerini yeni başlayan iş hayatı alacak, kim bilir belki bir sevgili ya da farklı şehirlere gidiş veya farklı şehirlerden dönüşler dolduracak yeni evremizin odalarını. İlerleyen zamanla birlikte bir eş, çocuklar, yepyeni dostlar girecek hayatımıza. Gençliğimizin çılgın ve süratli koşusunun bittiğini yeni kolilerden disiplin çıkınca anlayacağız. Yavaşlayıp durgunlaşacağız ama daha huzurlu, daha fazla sorumluluk gerektiren uğraşlar yepyeni bir yolculuğa çıktığımızı bambaşka renklerin çevremizi sardığını gösterecek bize. Gençliğimizin devam ettiği konusunda ısrarcı hiç tökezlemeden devam ettiğimiz bu evrede aradaki ufak taşınmalarımızı inatla görmezden gelip hâlâ orada, gençliğimizin dinamik günlerinde durduğumuzu hayal etmeye devam edeceğiz.

Yıllar fark edemediğimiz bir hızla geçtikçe bir türlü orta yaşlı evresine çoktan taşındığımızı kabullenmeyeceğiz. Olgun gençlik döneminde olduğumuzu kendimize ve çevremizdekilere kanıtlama yarışına gireceğiz. Saçlarımız mı beyazladı varsın olsun. Şimdiki saç boyaları çok marifetli, kırışıklar için çoktan aldınız kremleri. Şişmanladınız mı? Spor salonları, parklar bunun için var. Yürüyün canım sizde. Oğlunuzun renkli pantolonu size de çok yakışıyordur eminim. Kızınızın yırtık kotu pekâlâ sizde de güzel durabilir. Hem biz yaşlanmıyoruz ki çocuklarımız büyüyorlar.  Hiç içimizden gelmediği için bir türlü toplayıp kolilemeyi beceremediğimiz bence kaldırmamıza da gerek olmayan gençlik olguları etrafta saçılmaya devam ederken yeni koliler açılmaya başlayıverecek kendiliğinden. Diz ağrıları, bükülen vücut proporsiyonu, onca yürüyüşe rağmen bir türlü inceltemediğimiz bel çevresi, cebimizde, çantamızda sürekli taşımak zorunda kaldığımız yakın gözlükleri bize çoktan yepyeni bir evreye taşındığımızı acı da olsa hatırlatıverir. Bu kolilerin en büyüğünün üzerinde kocaman harflerle “Emeklilik” yazar. Onca çalışmanın, edinilen tecrübelerin artık işimize yaramayacağını düşünmek canımızı acıtır fakat bu kendimize yapacağımız çok büyük bir haksızlıktır bence. Taşındığımız bu yeni evre, eski tecrübelerimizi kullanarak yepyeni ufuklar açabileceğimiz harika bir dönem olabilir. Babam, “Yaşlanın ama ihtiyarlamayın, “derdi. İhtiyarlamamayı hedefleyerek taşınılan bu yeni hayat da özgürüz artık.  Çoktan beynimizin tavan arasına kaldırdığımız bir daha ağızları hiç açılmayacak kolilerimizi anılarımızla canlandırarak yepyeni umutlara ve mutluluklara uzanabiliriz.  Ailemiz, hobilerimiz o güne yapmayı isteyip yapamadıklarımız hatta yeni ve farklı çalışma fırsatları bizi bekliyor olabilir. Neden olmasın?

Her taşınma yeniliklere götürür bizi. Eski evinizin dibini köşesini karıştırır size fazla gelenleri dağıtır kullanılmayacak kadar eskiyenleri ya da artık görmek istemediklerinizi atarsınız. Unuttuğunuz eşyalarınıza, anılarınıza kavuşur daha önce yaşadıklarınızı hatırlayıp geçmiş muhasebesi yaparsınız. Gördüklerimiz güldürür de ağlatır bizi. Fakat unutmamalı onlar bizim eşyalarımız ve bizim anılarımız.

Yaşantımız boyunca her bir evreden diğerine taşınırken arkamızda biriktirdiğimiz kolilerimiz ne kadar çoksa hayatın bize verdikleri de o kadar çok demektir önümüzde açacağımız yepyeni kolilerin olması da vereceklerinin daha bitmediğine işaret. 

Güzel anılarla dolu, bol kolili hayatlarda sevgi ve sağlıkla kalın.

                                                                       

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.