Esra GÜREL ŞEN
Köşe Yazarı
Esra GÜREL ŞEN
 

Kibele

Kibele, pek çoğunuzun bildiği gibi kökeni Gılgamış destanına kadar uzanan fakat en çok Frig uygarlığı tarafından sahiplenilmiş Anadolu’nun en önemli ana tanrıça figürüdür. Tanrıça kabul edildiği dönemlerde pek çok ismi olmuştur. Tek tanrılı dinlerin yayılmasından önce Anadolu’da hüküm sürmüş pek çok uygarlığın evrensel analığı ve bereketi temsil ettiğini düşünerek ona tapındıkları bir gerçektir. Kibele, analığı dolayısıyla kadını temsil eder. İsmi bile Anadolu olan toprakların kendine tanrıça olarak bir kadını seçmesi elbette şaşırtıcı değildir. Her ne kadar zamanımızda horlanmak, aşağılanmak ve incitilmek için gayretler sarf edilse de kadın, Anadolu halklarında her zaman erkeğin hemen yanında yer almış hatta Kibele örneğinde gördüğümüz gibi tapılacak kadar değer verilmiştir. Öyle ki her zaman yanında aslanlardan oluşan korumalarıyla ve ordusuyla gezdiği tasvir edilen Kibele için ayinler, şölenler düzenlenmiş onun toprağın bereketini sağlayan, koruyan bir güç olduğuna inanılmıştır. Kadının evrensel analık özelliğinin ve bereketin sembolü olarak görülmesi Kibele ile son bulmamış sonraki çağlarda da güçlü kadın figürleri bu sıfatlara sahip çıkmışlardır. Semavi dinler yayıldıktan sonra da durum değişmemiş her dinin mutlaka merhameti, analığı temsil eden güçlü bir kadın figürü bulunmuştur. Hıristiyanlıkta Meryem Ana’yı, İslamiyet te Peygamber efendimizin eşlerini ve Anadolu’nun kadın evliyalarını bunlara örnek gösterebiliriz. Kibele’den bahsetmemin sebebi 10 Temmuz 2021 Cumartesi günü bu konuda düzenlenmiş bir oyuna davet edilmiş olmamdan kaynaklanıyor. Eskişehir Büyük Şehir Belediyesi tarafından organize edilen Eskişehir Şehir Tiyatroları ve Senfoni Orkestrası sezon açılışı bu oyunla, UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesinde bulunan Midas Anıtı Yazılıkaya Açık Hava Tapınağında gerçekleştirildi. Tarihi altı bin yıl öncesine dayanan bu tarihi mekanın Frig Uygarlığının büyük kralı Midas anısına yapılmış bir anıt olduğu bilinmektedir.  Eskişehir’in Han İlçesi sınırları içinde bulunan anıt binlerce yıldır adeta insanlığı gözetlemekte ve dimdik ayakta durmaya devam etmektedir. Bu büyülü mekanın Senfoni Orkestrasının notaları ve Şehir Tiyatrosu Oyuncusu Burcu Tutkun Turan’ın muhteşem oyunu ile adeta tarihe selam verilmek için kullanılması gerçekten çok etkileyiciydi. Güngör Dilmen’in “Ben Anadolu” eserinden uyarlanmış “Kybele” isimli tek kişilik oyun tanrıçanın özelinde Anadolu kadınının tarih içindeki anlatımı gibiydi. Kibele’den başlayıp günümüzün alanlarında ve tarihimizin sembolleşmiş kadınlarına kadar uzayan muhteşem bir yolculuğu anlatıyordu. Işık ve ses düzenlemelerinin çok etkileyici olduğunu mekanın doğal ortamında serin bir gecenin ve engebeli zeminin zorluklarına karşın çok başarılı sergilendiğini hemen belirtmek isterim. Beni etkileyen oyunun başarısı, mekanın tarihle olan bağı ve ortamın büyüleyiciliği olduğu kadar seyircinin ilgisi oldu. Bence prömiyeri düzenleyen Eskişehir Büyük Şehir Belediyesinin yaratıcılığıyla her kesimden davetli alanı doldurdu. Özellikle çevre ilçelerden ve köylerden gelen kadınlar, erkekle ve çocuklar çoğunluktaydı. Oyun kadını anlatınca kadınların izlemesi daha bir başka oluyor. Yer yer interaktif olarak sunulan oyunda oyuncunun seyirciye sorduğu sorulara çocukların bütün saflıkları ile cevap vermeleri onların ne kadar dikkatli izlediklerinin en güzel kanıtıydı. En çok etkilendiğim yerlerden biri de yine Kibele’ yi oynayan sevgili oyuncumuz Burcu hanımın attığı bir replik, “Hamurun mayası kadınların gözyaşı ile karılır,” şeklindeydi. İşte tam o anda bir çocuk annesine döndü ve “Anne hamur gözyaşı ile mi karılır?” diye soruverdi. Cevap beni gözyaşına boğacak kadar hüzünlüydü. “Evet oğlum gözyaşı ile karılır.” Sanırım bütün kadınların ortak özelliği gözyaşı ile karılan hamurlar, yaşanan hayatlar. Altı bin yıl öncesinde Kibele yanıp yıkılan yurtlar, savaşlarda ölen insanlar için nasıl ağlıyorsa ya da Truva’da Hector’un karısı Andromahi surlardan atılarak öldürülen oğlu için nasıl gözyaşı döktüyse, Fatih Sultan Mehmet tahta çıktıktan sonra öldürülen iki yaşındaki kardeşleri Ahmet ve Hasan için anneleri nasıl feryat ettiyse, Kanuni’nin emriyle boğularak öldürülen Şehzade Mustafa’nın annesi nasıl kahrolduysa ve daha nice anneler yitip giden oğulları, kızları için nasıl gözyaşlarıyla kardılarsa ömürlerini bugünde egemenlerin savaşı uğruna cephelerde yitip giden oğullarının, azgın erkeklik egolarını bir türlü tutamayan kimi erkeklerin kirli avuçlarında yok olan kadınların, insanlığın yüz karası canilerin nefislerinde solan çocukların anneleri gözyaşı dökmeye devam ediyor. Anadolu kadın, kadın Anadolu aslında. Fark ettiğimiz gün belki biter kadının çilesi bu topraklarda. Bütün güzelliği, düşündürdükleri ve tarihin anılar sayfasına ekledikleri bu muhteşem gece için başta Eskişehir Şehir Tiyatroları, Senfoni Orkestrası ekipleri ne, Olağanüstü performansı için Burcu Tutku Turan hanımefendiye ve Soğuğa ve ince giysilerine rağmen tek nota şaşırmadan oyuna eşlik eden Senfoni Orkestrası kadın sanatçılarına sonsuz teşekkür ediyorum. Esen kalın.                

Kibele

Kibele, pek çoğunuzun bildiği gibi kökeni Gılgamış destanına kadar uzanan fakat en çok Frig uygarlığı tarafından sahiplenilmiş Anadolu’nun en önemli ana tanrıça figürüdür. Tanrıça kabul edildiği dönemlerde pek çok ismi olmuştur. Tek tanrılı dinlerin yayılmasından önce Anadolu’da hüküm sürmüş pek çok uygarlığın evrensel analığı ve bereketi temsil ettiğini düşünerek ona tapındıkları bir gerçektir. Kibele, analığı dolayısıyla kadını temsil eder. İsmi bile Anadolu olan toprakların kendine tanrıça olarak bir kadını seçmesi elbette şaşırtıcı değildir. Her ne kadar zamanımızda horlanmak, aşağılanmak ve incitilmek için gayretler sarf edilse de kadın, Anadolu halklarında her zaman erkeğin hemen yanında yer almış hatta Kibele örneğinde gördüğümüz gibi tapılacak kadar değer verilmiştir. Öyle ki her zaman yanında aslanlardan oluşan korumalarıyla ve ordusuyla gezdiği tasvir edilen Kibele için ayinler, şölenler düzenlenmiş onun toprağın bereketini sağlayan, koruyan bir güç olduğuna inanılmıştır. Kadının evrensel analık özelliğinin ve bereketin sembolü olarak görülmesi Kibele ile son bulmamış sonraki çağlarda da güçlü kadın figürleri bu sıfatlara sahip çıkmışlardır. Semavi dinler yayıldıktan sonra da durum değişmemiş her dinin mutlaka merhameti, analığı temsil eden güçlü bir kadın figürü bulunmuştur. Hıristiyanlıkta Meryem Ana’yı, İslamiyet te Peygamber efendimizin eşlerini ve Anadolu’nun kadın evliyalarını bunlara örnek gösterebiliriz.

Kibele’den bahsetmemin sebebi 10 Temmuz 2021 Cumartesi günü bu konuda düzenlenmiş bir oyuna davet edilmiş olmamdan kaynaklanıyor. Eskişehir Büyük Şehir Belediyesi tarafından organize edilen Eskişehir Şehir Tiyatroları ve Senfoni Orkestrası sezon açılışı bu oyunla, UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesinde bulunan Midas Anıtı Yazılıkaya Açık Hava Tapınağında gerçekleştirildi.

Tarihi altı bin yıl öncesine dayanan bu tarihi mekanın Frig Uygarlığının büyük kralı Midas anısına yapılmış bir anıt olduğu bilinmektedir.  Eskişehir’in Han İlçesi sınırları içinde bulunan anıt binlerce yıldır adeta insanlığı gözetlemekte ve dimdik ayakta durmaya devam etmektedir. Bu büyülü mekanın Senfoni Orkestrasının notaları ve Şehir Tiyatrosu Oyuncusu Burcu Tutkun Turan’ın muhteşem oyunu ile adeta tarihe selam verilmek için kullanılması gerçekten çok etkileyiciydi.

Güngör Dilmen’in “Ben Anadolu” eserinden uyarlanmış “Kybele” isimli tek kişilik oyun tanrıçanın özelinde Anadolu kadınının tarih içindeki anlatımı gibiydi. Kibele’den başlayıp günümüzün alanlarında ve tarihimizin sembolleşmiş kadınlarına kadar uzayan muhteşem bir yolculuğu anlatıyordu.

Işık ve ses düzenlemelerinin çok etkileyici olduğunu mekanın doğal ortamında serin bir gecenin ve engebeli zeminin zorluklarına karşın çok başarılı sergilendiğini hemen belirtmek isterim.

Beni etkileyen oyunun başarısı, mekanın tarihle olan bağı ve ortamın büyüleyiciliği olduğu kadar seyircinin ilgisi oldu. Bence prömiyeri düzenleyen Eskişehir Büyük Şehir Belediyesinin yaratıcılığıyla her kesimden davetli alanı doldurdu. Özellikle çevre ilçelerden ve köylerden gelen kadınlar, erkekle ve çocuklar çoğunluktaydı. Oyun kadını anlatınca kadınların izlemesi daha bir başka oluyor. Yer yer interaktif olarak sunulan oyunda oyuncunun seyirciye sorduğu sorulara çocukların bütün saflıkları ile cevap vermeleri onların ne kadar dikkatli izlediklerinin en güzel kanıtıydı. En çok etkilendiğim yerlerden biri de yine Kibele’ yi oynayan sevgili oyuncumuz Burcu hanımın attığı bir replik, “Hamurun mayası kadınların gözyaşı ile karılır,” şeklindeydi. İşte tam o anda bir çocuk annesine döndü ve “Anne hamur gözyaşı ile mi karılır?” diye soruverdi. Cevap beni gözyaşına boğacak kadar hüzünlüydü.

“Evet oğlum gözyaşı ile karılır.”

Sanırım bütün kadınların ortak özelliği gözyaşı ile karılan hamurlar, yaşanan hayatlar. Altı bin yıl öncesinde Kibele yanıp yıkılan yurtlar, savaşlarda ölen insanlar için nasıl ağlıyorsa ya da Truva’da Hector’un karısı Andromahi surlardan atılarak öldürülen oğlu için nasıl gözyaşı döktüyse, Fatih Sultan Mehmet tahta çıktıktan sonra öldürülen iki yaşındaki kardeşleri Ahmet ve Hasan için anneleri nasıl feryat ettiyse, Kanuni’nin emriyle boğularak öldürülen Şehzade Mustafa’nın annesi nasıl kahrolduysa ve daha nice anneler yitip giden oğulları, kızları için nasıl gözyaşlarıyla kardılarsa ömürlerini bugünde egemenlerin savaşı uğruna cephelerde yitip giden oğullarının, azgın erkeklik egolarını bir türlü tutamayan kimi erkeklerin kirli avuçlarında yok olan kadınların, insanlığın yüz karası canilerin nefislerinde solan çocukların anneleri gözyaşı dökmeye devam ediyor. Anadolu kadın, kadın Anadolu aslında. Fark ettiğimiz gün belki biter kadının çilesi bu topraklarda.

Bütün güzelliği, düşündürdükleri ve tarihin anılar sayfasına ekledikleri bu muhteşem gece için başta Eskişehir Şehir Tiyatroları, Senfoni Orkestrası ekipleri ne, Olağanüstü performansı için Burcu Tutku Turan hanımefendiye ve Soğuğa ve ince giysilerine rağmen tek nota şaşırmadan oyuna eşlik eden Senfoni Orkestrası kadın sanatçılarına sonsuz teşekkür ediyorum.

Esen kalın.

               

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.