Esra GÜREL ŞEN
Köşe Yazarı
Esra GÜREL ŞEN
 

Düğün...

      Telgraf Gazetesindeki yazı sıram aslında geçen haftaydı fakat ben yazamadım. Sebebine gelince büyük kızımın düğünü vardı. Malum bütün o koşuşturmacanın arasında bilgisayarın başına oturma fırsatını bir türlü bulamadım. Oysa aklımda sizlere anlatacak bir sürü konu vardı. Onları sonraki haftalara bırakarak bugün biraz düğünlerden bahsetmek istiyorum. Bir anne olarak evladının mürüvvetini görmek elbette çok mutluluk verici. Onu gelinlikle gördüğünüz an hissettikleriniz harflere, kelimelere sığmayacak kadar yoğun. Bunlar işin duygusal yanları. Bir de işin mekanik kısmı var ki; işte o kısım tam bir telaş yumağı. Pandemi ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle akşam ve pazar günü düğünlerinin hepsi cumartesi gününe sıkıştırılmış. Düğün organizatörleri zarar etmemek için düğünleri iptal etmek yerine, sürelerini kısaltıp hepsini sabah, öğle, akşam demeden birbiri ardına sıkıştırma yoluna gitmişler. Öyle olunca da neredeyse biri bitmeden biri başlayacak hale gelmiş. Elemanlar yorgun, patronlar kızgın, düğün sahipleri ise, “Yandım Allah” durumunda. Bir koşturmaca oluyor ki sormayın gitsin. Eski düğünün masaları temizlenip yeni düğünün konseptine göre hazırlanırken, eski düğünün gençleri halay çekmeye devam ediyor. Bu arada yeni düğünün misafirleri gelmeye başlıyor. Zavallı düğün sahiplerinin eskileri oynayanları evlerine göndermeye çalışırken, yenileri de gelen misafirlerine masalar hazırlanana kadar dinlenip oyalanabilecekleri yer arayışında. Düğün organizatörleri kamçılı köle tüccarları gibi yorgunluktan halleri kalmamış garsonların tepesinde emir üzerine emir yağdırıyorlar. Yarım saat kadar süren bu kaos ortamının sonrasında, nihayet herkes yerine yerleşip müzik çalmaya başlıyor. Gelinle damadın gelmeleri ve ilk dans seremonisinin ardından onlar misafirler arasında dolaşıp kutlamaları kabul ederken ikramlar devam ediyor. Masalar arası sohbetler yüksek volümlü müziğin el verdiği ölçüde yapılmaya çalışılıyor. Uzun süredir birbirini görmemiş akrabalar kavuşmanın heyecanıyla birbirlerinin masalarına konuk oluyorlar. Danstı, oyundu, pastaydı derken aylar süren hummalı hazırlığın hedefi düğün, birkaç saat içinde bitiveriyor. İşte aynısı olmasa da buna benzer şeyler yaşayarak bir düğün akşamını geçirdim bende. Şimdi düşünüyorum ne kadar güzel bir şey iki gencin mutluluğuna ortak olmak. Onların sevgi ve aşkla birbirlerine bakışlarını, neşeyle eğlenişlerini seyretmek hatta onlara katılmak şarkılar söyleyip sizi böyle bir günde yalnız bırakmayan dostlarınızla birlikte olmak. Çok düğüne katıldım şimdiye kadar ancak insan bizzat kendi çocuğu için düzenlemedikçe anlamıyormuş. O düğüne gelenlerin ya da telefonla, mesajlarla size ulaşanların kalbinizi bu kadar mutlu edebileceğini. Olacak olmayacak endişeleri arasında pandemi kısıtlamalarının elverdiği ölçüde nihayet düğün gününe karar verdiğinizde her şey kolayca hallediliverilecek sanıyorsanız. Yanıldınız. Hiç öyle bir şey yok maalesef. Asıl telaş işte o zaman başlıyor. Gelinlik alınacak, düğünün konsepti ne olacak? Ne ikram edilecek? Yemek doyum tokum olsun. Servis işini düzgün yapsınlar. İstekler geri çevrilmesin. Gelin çiçeği saçlardaki çiçeklere uysun. Damadın yakasına da çiçek lazım. Aman damatlığı almadık daha. Kır düğünü olacak, ayakkabılar düz topuk olsun yoksa çimenlerde yürüyemezsiniz. Sakın fazla yüksek olmasın çok yorulursunuz. Misafir listesi hazırlandı mı? Ya davetiyeler. Telefonlar edilsin adresler sorulsun. Organizasyon şirketi LCV için isim istiyor. Herkes arandı mı? Kimse unutulmasın. Masa düzeni nasıl olacak? Corona var aralıklı oturulması gerekli. Müzik listeleri hazırlanacak. Giriş şarkısı, ilk dans, oyun havaları. Pastayı unuttuk. Pasta keserken biraz romantik biraz eğlenceli bir şeyler çalması şart. Hatıra kabilinden nikah şekeri dağıtılacak ya fotoğraflar? Fotoğrafçı ile anlaşıldı mı? Ya biz ne giyeceğiz? Kuaför ayarlandı mı? Saçımı nasıl yaptırsam acaba? Eyvah takı torbasını unuttuk. Takı torbası diye bir şey varmış. Vallahi yeni duydum. Gülmeyin hiç de öyle kolay bulunmuyor. Gelinlikçiden almadık peki ne yapacağız? Diktirelim. Yok olmaz hazır alalım. Bunlar çok süslü gelinliğe uymaz. Sadesini nereden bulacağız? Beyaz gelinliğe pembe torba olmaz. Bir tane yetmeyebilir. İki tane olsun. Araba süslenecek. Arabalara bir şey takmak lazım. Kaç araba gelecek gelin almaya. Kaç kişi gelecek? Ne ikram edeceğiz? Söz ağlamayacağım kızım evden çıkarken. İşte kocaman bir yalan. Ağlamamak mümkün mü? Şeker serpeceğim başlarından. Kağıtlı şeker olsun. Küçük olsunlar kimsenin başı acımasın. Hava durumu nasıl? Allah’ım ne olur yağmur yağmasın. Gördünüz mü ufak görünen ama insanı geceleri uyutmayacak kadar büyük endişeler bunlar. Olacak artık o kadar.  Bunlar güzel telaşlar dediğinizi duyar gibi oluyorum. Tamam canım bir şey demedim. Sanırım hiçbir olayda kolay kolay bu kadar duygu çeşitliliği yaşanmaz. Mutluluk elde birdir her zaman yanı sıra gurur, heyecan, evlenen gençler içinde geride kalan aileler içinde yeni başlangıçların merakı ve orada olmasını istediklerinizin olamayacaklarını bilmenin hüznü. Kimi zaman kahkaha atarsınız, kimi zaman gözyaşı damlayıverir gözünüzden velhasıl düğünler her şeyiyle güzel. Darısı bütün evlenmek isteyenlerin başına. Bu hafta da böyle sevgili dostlar esen kalın, sevgiyle kalın.

Düğün...

 

 

 

Telgraf Gazetesindeki yazı sıram aslında geçen haftaydı fakat ben yazamadım. Sebebine gelince büyük kızımın düğünü vardı. Malum bütün o koşuşturmacanın arasında bilgisayarın başına oturma fırsatını bir türlü bulamadım. Oysa aklımda sizlere anlatacak bir sürü konu vardı. Onları sonraki haftalara bırakarak bugün biraz düğünlerden bahsetmek istiyorum.

Bir anne olarak evladının mürüvvetini görmek elbette çok mutluluk verici. Onu gelinlikle gördüğünüz an hissettikleriniz harflere, kelimelere sığmayacak kadar yoğun. Bunlar işin duygusal yanları. Bir de işin mekanik kısmı var ki; işte o kısım tam bir telaş yumağı.

Pandemi ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle akşam ve pazar günü düğünlerinin hepsi cumartesi gününe sıkıştırılmış. Düğün organizatörleri zarar etmemek için düğünleri iptal etmek yerine, sürelerini kısaltıp hepsini sabah, öğle, akşam demeden birbiri ardına sıkıştırma yoluna gitmişler. Öyle olunca da neredeyse biri bitmeden biri başlayacak hale gelmiş. Elemanlar yorgun, patronlar kızgın, düğün sahipleri ise, “Yandım Allah” durumunda. Bir koşturmaca oluyor ki sormayın gitsin. Eski düğünün masaları temizlenip yeni düğünün konseptine göre hazırlanırken, eski düğünün gençleri halay çekmeye devam ediyor. Bu arada yeni düğünün misafirleri gelmeye başlıyor. Zavallı düğün sahiplerinin eskileri oynayanları evlerine göndermeye çalışırken, yenileri de gelen misafirlerine masalar hazırlanana kadar dinlenip oyalanabilecekleri yer arayışında. Düğün organizatörleri kamçılı köle tüccarları gibi yorgunluktan halleri kalmamış garsonların tepesinde emir üzerine emir yağdırıyorlar. Yarım saat kadar süren bu kaos ortamının sonrasında, nihayet herkes yerine yerleşip müzik çalmaya başlıyor. Gelinle damadın gelmeleri ve ilk dans seremonisinin ardından onlar misafirler arasında dolaşıp kutlamaları kabul ederken ikramlar devam ediyor. Masalar arası sohbetler yüksek volümlü müziğin el verdiği ölçüde yapılmaya çalışılıyor. Uzun süredir birbirini görmemiş akrabalar kavuşmanın heyecanıyla birbirlerinin masalarına konuk oluyorlar. Danstı, oyundu, pastaydı derken aylar süren hummalı hazırlığın hedefi düğün, birkaç saat içinde bitiveriyor.

İşte aynısı olmasa da buna benzer şeyler yaşayarak bir düğün akşamını geçirdim bende. Şimdi düşünüyorum ne kadar güzel bir şey iki gencin mutluluğuna ortak olmak. Onların sevgi ve aşkla birbirlerine bakışlarını, neşeyle eğlenişlerini seyretmek hatta onlara katılmak şarkılar söyleyip sizi böyle bir günde yalnız bırakmayan dostlarınızla birlikte olmak. Çok düğüne katıldım şimdiye kadar ancak insan bizzat kendi çocuğu için düzenlemedikçe anlamıyormuş. O düğüne gelenlerin ya da telefonla, mesajlarla size ulaşanların kalbinizi bu kadar mutlu edebileceğini.

Olacak olmayacak endişeleri arasında pandemi kısıtlamalarının elverdiği ölçüde nihayet düğün gününe karar verdiğinizde her şey kolayca hallediliverilecek sanıyorsanız. Yanıldınız. Hiç öyle bir şey yok maalesef. Asıl telaş işte o zaman başlıyor. Gelinlik alınacak, düğünün konsepti ne olacak? Ne ikram edilecek? Yemek doyum tokum olsun. Servis işini düzgün yapsınlar. İstekler geri çevrilmesin. Gelin çiçeği saçlardaki çiçeklere uysun. Damadın yakasına da çiçek lazım. Aman damatlığı almadık daha. Kır düğünü olacak, ayakkabılar düz topuk olsun yoksa çimenlerde yürüyemezsiniz. Sakın fazla yüksek olmasın çok yorulursunuz. Misafir listesi hazırlandı mı? Ya davetiyeler. Telefonlar edilsin adresler sorulsun. Organizasyon şirketi LCV için isim istiyor. Herkes arandı mı? Kimse unutulmasın. Masa düzeni nasıl olacak? Corona var aralıklı oturulması gerekli. Müzik listeleri hazırlanacak. Giriş şarkısı, ilk dans, oyun havaları. Pastayı unuttuk. Pasta keserken biraz romantik biraz eğlenceli bir şeyler çalması şart. Hatıra kabilinden nikah şekeri dağıtılacak ya fotoğraflar? Fotoğrafçı ile anlaşıldı mı? Ya biz ne giyeceğiz? Kuaför ayarlandı mı? Saçımı nasıl yaptırsam acaba? Eyvah takı torbasını unuttuk. Takı torbası diye bir şey varmış. Vallahi yeni duydum. Gülmeyin hiç de öyle kolay bulunmuyor. Gelinlikçiden almadık peki ne yapacağız? Diktirelim. Yok olmaz hazır alalım. Bunlar çok süslü gelinliğe uymaz. Sadesini nereden bulacağız? Beyaz gelinliğe pembe torba olmaz. Bir tane yetmeyebilir. İki tane olsun. Araba süslenecek. Arabalara bir şey takmak lazım. Kaç araba gelecek gelin almaya. Kaç kişi gelecek? Ne ikram edeceğiz? Söz ağlamayacağım kızım evden çıkarken. İşte kocaman bir yalan. Ağlamamak mümkün mü? Şeker serpeceğim başlarından. Kağıtlı şeker olsun. Küçük olsunlar kimsenin başı acımasın. Hava durumu nasıl? Allah’ım ne olur yağmur yağmasın. Gördünüz mü ufak görünen ama insanı geceleri uyutmayacak kadar büyük endişeler bunlar.

Olacak artık o kadar.  Bunlar güzel telaşlar dediğinizi duyar gibi oluyorum. Tamam canım bir şey demedim.

Sanırım hiçbir olayda kolay kolay bu kadar duygu çeşitliliği yaşanmaz. Mutluluk elde birdir her zaman yanı sıra gurur, heyecan, evlenen gençler içinde geride kalan aileler içinde yeni başlangıçların merakı ve orada olmasını istediklerinizin olamayacaklarını bilmenin hüznü. Kimi zaman kahkaha atarsınız, kimi zaman gözyaşı damlayıverir gözünüzden velhasıl düğünler her şeyiyle güzel. Darısı bütün evlenmek isteyenlerin başına.

Bu hafta da böyle sevgili dostlar esen kalın, sevgiyle kalın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.